47. Bölüm

2.1K 170 57
                                    

Uygunsuz sahneler bulunmaktadır



"Sevgilim, benim güzel sevgilim, uyan."

Yanağımda hissettiğim elin varlığı, beni rüyasız uykumdan uyandırıp gerçekliğe döndürürken hissettiğim ilk şey, Tuğrul'un yanağımı seven parmaklarıydı.

Gözlerimi yavaş yavaş araladığımda yüzünü gördüm. Yüzünden eksik olmayan gülümsemesiyle bana bakarken içim bir tuhaf oldu. Her defasında bana sevgi dolu biçimde bakan gözlerine yeniliyor, ne yapacağımı bir türlü bilmiyordum.

"Tuğrul..." diyebildim zar zor. Dudaklarım kurumuş bu da canımı yakıyordu. Susamıştım. "Su." dedim sertçe yutkunmadan önce.

Komodinin üzerinde duran bir bardak suyu bana uzattığında vücudumdaki üşümeyi hissettim. İkimiz de çıplaktık, üstümüzde kalın bir yorgan olsa da, bu üşümemizi almamıştı.

Bardağı dudaklarıma dayayıp kana kana içerken, gözlerinin hâlâ benim üzerimde olduğunu hissetmem bir an için gerilmeme sebep oldu. Başkası izlerken kolay olan eylemleri bile yapamıyordum çünkü elim ayağıma karışıyordu.

Bardakta bir yudum dahi kalmayana kadar içtikten sonra yeniden komodine bıraktım. Tuğrul yeniden yüzümü sevmeye başladığında gükümsedim. Uzanıp yüzümün her tarafını sıkı sıkı öptükten sonra kollarını sıkıca bana sardı. 

O an kalçalarımın ağrıdığını hissettim. Dün gece olanları düşünürsek oldukça normaldi ama dün olanları düşünmek bile canımın acısını umursamadan kendimi ona teslim edip beni tekrar yakmasına razı gelmek istememe sebep oluyordu. Onca yılın özlemi, acısı tek bir gecede sönecek değildi ya, sönmemişti elbet. Ama ona bunu söylersem yüzünde o özgüvenli ifade olacak ve doyumsuz olduğumu söyleyecekti ve özgüveni boş olmasa da, ona olan bağımlılığımdan dolayı koltukaltları kabarsın istemiyordum.

Yine de, içimdeki her parça onunla yeniden hatta belki de defalarca birleşmek için her şeyini verebilecek vaziyetteydi. Tamamlanmanın zevki ve huzuruna insan bir kez vardığında, bir kez o yasak elmayı tattığında geri dönüşü olmuyordu.

Kollarımı ona sardığımda başımı göğsüne dayayıp gözlerimi yeniden kapattım. Yorgun hissediyordum ve gücümü yeniden eskisi gibi toplamamı sağlayacak tek şey bu odadan hiç çıkmamamız, yataktan hiç inmememizdi. Onu öyle delice özlemiştim ki, günlerce gecelerce beni burada esir tutsa hiçbir şey umrumda olmaz, hatta hemencecik razı gelirdim. Zaten her defasında zincirlerle kapattığım, iyice sürgülediğim kalbimin kapılarını da bir ona açıyordum. O kapıda beklemezken bile, o kalbimi istemezken bile kapılarım sonuna kadar açılıyor, onun işgalini bekliyordu. Tuğrul benim kalbimi, ruhumu, bedenimi, benim olan her şeyi işgal edebilirdi ve bundan hiç rahatsız olmazdım.

"Duş alalım, sonra da çıkalım. Yolda bir şeyler yeriz, olur mu? Geç kalacağız." Sakin bir şekilde konuştuğunda başımı salladım onaylarcasına. Benim isteklerim, hayatın beklentileriyle denk düşmüyordu o yüzden kalkıp okula gitmek zorundaydım. Yine de, buna da şükürdü. Sonuçta Tuğrul'a deli gibi aşıkken, özlemden yanıp tutuşuyorken, evli olduğu gerçeğiyle yaşamak zorunda olduğum zamanlarda olmuştu.

"Canın çok yanıyor mu? Kalkabilecek misin, yürüyebilecek misin? Krem falan sürerim rahatlatsın diye ama—"

"Tuğrul," dedim bir anda. Aklım onun düşündüğü şeylerden oldukça farklı bir konuya takılmıştı. "Nazlı'yla ya da Ekin'le konuşuyor musun?"

Ben, Balıkesir'den gittiğimde âdeta orayla ilgili tüm iletişimimi kesmiştim. Arada teyzemle konuşurduk, ona şimdi bile kocasının yaptığı pislikleri anlatmaya dilim varmasa da eniştemi huç sormayışımdan aramızda bir şeyler olduğunu sezdiğini düşünüyordum lakin yine de bana bu konuyla ilgili hiç konuşmamış, mesafesini de arttırmamıştı. Hatta müsait oldukça İstanbul'a bizi görmeye gelirdi. Zeki ağabeyle de konuşur, mesajlaşırdım arada. Bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını sorardı. Artık on yaşında olan oğulları Mustafa ve Kemal'e her doğum günlerinde aksatmadan hediye gönderirdim, onlar da hep teşekkür ederdi. Beni sevip sayarlar, hep ağabey bellerlerdi. Derya ve Rüzgar zaten İstanbul'a gelmişti. Fırat ve Lale'yle ise zaten Balıkesir'den ayrılmadan önce iletişimimi kesmiştim. Bir anda gitmiş olsam da hâlâ beni arayıp soran birileri vardı ama Tuğrul'un bunca zamandır ne Nazlı'dan ne de Ekin'den bahsettiğini duymamıştım.

ama evlisin |gay| •bxb•Kde žijí příběhy. Začni objevovat