25. Bölüm

4.5K 200 58
                                    

Gözlerimi araladığımda Tuğrul'un yüzümü öpücüklere boğduğunu hissettim. Yüzümde uyuşuk bir gülümseme belirirken içimde dolanan tatlı hisse engel olamadım. Uzun zamandır hissedemediğim o tatlı his kendimi yeniden üniversiteli bir oğlan gibi hissetmeme neden oluyordu. Ben üniversiteli ve sevgilisine hayvan gibi aşık olan Mahir'i çok seviyordum.

Tuğrul uyandığımı görünce geri çekildi, dişlerini göstere göstere bana gülümsedi.

"Benim uykucu sevgilim sonunda uyanabildi."

Alnıma sıkı bir öpücük bıraktığında kaşlarım hafifçe çatıldı. Saat kaç olmuştu ki? Hem ne kadar uyusam uyurdum dün beni o kadar yorduktan sonra böyle söyleyemezdi. Kalçam hâlâ sızlıyordu.

"Saat kaç?" diye sordum hâlâ kaşlarım çatılıyken. Tuğrul çoktan duş almış, giyinmişti.

Elimi uzatıp saçlarına götürdüğümde saçlarının ıslaklığı bulaştı tenime.

"Saçlarını niye kurutmadın sen? Hava soğuk, hasta olacaksın."

"Ben ne zaman saçlarımı kurutuyorum ki?" diye sordu Tuğrul. Hiçbir zaman. Tuğrul'un kurutma makinesine gereksiz bir düşmanlığı vardı. Kar yağsa bile saçlarını kurutmaz, ıslak ıslak sokağa çıkmakta sorun görmezdi. Bünyesi güçlü olduğu için çok nadir hasta olurdu. O yüzden onu “üşüteceksin saçını kurut.” diye her uyardığımda bu bahaneyi önüms sürerdi.

Ben onun aksine saçlarımı çok nadir kurutmazdım ama bünyem zayıf olduğundan bir kere kurutmamam bile günlerce yataktan çıkmamama sebep olurdu. Benim aksime vücudum fazlasıyla nazlıydı.

"Ama hasta olacaksın sonra." dediğimde saçlarımı okşadı.

"O senin işin bebek." dedi tatlı bir ses tonuyla. "Sen minik bebekler gibi her şeyden nem kapıp hasta olursun. Bebekken aşılarını tam yaptırmadılar mı acaba?"

Alnımı öptü yeniden.

"Neden bundan kötü bir şey gibi bahsediyorsun? Bazı insanların bedeni zayıftır. Bu beni bebek mi yapıyor?"

"Hayır bu seni tatlı yapıyor." diye mırıldandı başını boynuma gömüp. "Kokun bile bebeklerinki gibi kokuyor." Uzanıp bıraktığı izlerden birini yeniden öptü ardından çekilip kulağıma doğru fısıldadı. "İnsanın seni hep koruyup kollayası, yanından bir an olsun ayırmayası geliyor."

Derin bir nefes verdim.

"Ayırma zaten. Neden ayırıyorsun ki? Hep böyle yanımda kal."

"Mahir..." dedi uyarır gibi. Zincirlerini koparıp atamıyor, benim içinde bulunduğumuz duruma ayak uydurmamı bekliyordu. Ne kadar yanımda sonsuza kadar kalmak istese de bunu artık yapamazdı.

Sorumlulukları vardı, verdiği sözler vardı. Tuğrul verdiği sözden dönmez, altına girdiği sorumluluktan kaçmazdı. Benim için bile olsa, bunu yapmazdı. İlkeleri olan bir adamdı. Bu yönünü çok sevsem de şimdi karşıma sinir bozucu bir şekilde duvar gibi dikiliyordu.

Nazlı'ya verdiği sözden dönemezdi.

Sadece birkaç ay bekleyemediğim için beni suçluyor muydu acaba?

"Mahir, Mahir diyip durma bana her bu konuyu açtığımda." dediğimde sıkıntılı bir nefes verdi. Bakışlarını benden çekip tavana diktiğinde sabrını gerçekten zorladığımı biliyordum. Ama elimde değildi, onu hep yanımda istiyordum.

"Yavrum bak..." dedi gözlerini tavandan çekip yeniden gözlerimle birleştirdi. "Ben seni çok iyi anlıyorum. İnan, başka biri olsa bu konuda diretmez ne dersen yapardım. Ama ne kadar zor bir durumda olduğumu tahmin bile edemezsin."

ama evlisin |gay| •bxb•Where stories live. Discover now