23. Bölüm

4.5K 275 48
                                    

Hava iyice kararmışken elimdeki bezi kenara bırakıp sandalyeleri teker teker masanın üzerine dizmeye başladım. Bugün kafe çok yoğundu o yüzden her zamankinden yorgun hissediyordum. Bunda normalde bugün izinli olmama rağmen çalışmamın da etkisi olabilirdi ancak, görmezden gelmeyi tercih ettim. Çünkü bu konuda düşünürsem günlerce bastırmaya çalıştığım kıskançlık duygusu yeniden derimin altından damarlarıma sızacak, içimde Tuğrul'un evini basmak için büyük bir istek oluşturacaktı.

Tuğrul'un evini basmak istiyordum. Tuğrul'u kimseye aldanmadan elinden tutup yanıma almak, evimize getirmek istiyordum. Çok yorulmuştum, ona sarılmak istiyordum. Ama kendimi tutmalıydım.

Derin bir nefes verirken kafenin ortasında öylece duruyordum. İçinde bulunduğum durumu düşünmek bile işgörmez bir duruma gelmeme yetiyordu. Tuğrul'un üzerimde böyle büyük etkisi olmasından da nefret ediyordum ama onsuz olma fikri de deli gibi yüreğimi hoplatıyor, beni nefes almayacak bir hale getiriyordu.

Gözlerim duvardaki saate değdiğinde on ikiye beş dakika olduğunu fark ettim. Tuğrul'un misafirleri gitmiş miydi acaba? Bu saatten sonra yanıma gelir miydi ki?

Kafama aynı anda binlerce soru dolarken telefonumu çıkardım ve mesaj duvarımıza girdim. Son attığım mesajı görmemişti daha. Sıkıntıyla alt dudağımı dişlerken telefonu yeniden arka cebime sıkıştırdım.

Hep böyle mi olacaktı? Biz hep Tuğrul müsait olduğu zaman mı görüşebilecektik? Onun ailesi ayda bir kez Balıkesir'e ziyarete mi gelecekti? Zaten ikimiz de çalıştığımız için doya doya vakit geçirebileceğimiz sadece pazar günlerimiz vardı, onu da mahvediyorlardı.

Neyse ki Tuğrul da, Nazlı da çalıştığından sadece haftasonu için gelmişlerdi. Daha fazla kalsalardı kafayı yerdim. Benimle olması gereken zamanları öylece harcadığımız için o kadar üzülüyordum ki... Zaman onun yanındayken hızlı bir şekilde akıp giderken o gittiği an sanki bir saniye bir saate eş bir hâl alıyordu. Yeniden onu görene kadar da asırlar geçiyor gibi hissediyordum.

Kafeyi son kez kontrol edip çıktım ve kapıyı sıkıca kilitledim.

Sabah gördüğüm görüntü yeniden aklıma dolduğunda yürümek yerine kapının önünde kaldım. Kalbime yine bir acı saplandı.

Hava güzeldi, o yüzden Nazlı kahvaltıyı sofraya hazırlamıştı, ben de sigara içiyordum. Tuğrul aileleri yanındayken Nazlı'yı yanağından öpmüştü. Belki bir saniye bile sürmemişti, Nazlı put gibi kalmıştı ama öpmüştü işte.

Benim adımın başkasıyla yan yana gelmesine bile katlanamayan adam gözümün önünde başka birini öpebiliyordu. Bir haftadır Derya'yla adım geçtiği için somurtan adamın karısıyla yaşamasını izliyordum.

Tüm bunları neden yaptığını anlıyordum. Hem Nazlı hayatını yaşasın, hem de birkaç ay ömür biçilen annesi son günlerinde mutlu olsun istiyordu ama bu denklemde beni unutuyordu. Belki hiç yeniden olacağımızı düşünmediğinden olmuştu tüm bunlar ama o bu kadar kıskançken benim bunlara katlanmaya çalışmam adil değilmiş gibi geliyordu.

Adil değildi. Ailesi hep böyle gelecek ve ben onun karısıyla mutluluğunu mu izleyecektim? Onun kollarında olmam gerekirken vaktinizi böyle mi harcayacaktık?

Zaten aileleri evde olduğu için muhtemelen günlerdir Nazlı'yla aynı odada kalıyorlardı.

Gözlerimi kapattım sıkıca. Kıskanmamalıydım, bir süre böyle olacak, sonra her şey eski haline geri dönecekti. Tuğrul benimdi, hep de öyle olacaktı.

Kendimde o gücü bulduğum an eve doğru yürümeye başladım. Kulaklıklarımı takıp şarkının sesini kafamdaki sesleri bastırsın diye arttırdım. Tuğrul'la tartışmak istemiyordum ve aklımdan bunların geçtiğini öğrenirse hâlâ burada kaldığım için bana kızardı.

ama evlisin |gay| •bxb•Where stories live. Discover now