38. Bölüm

2.7K 202 29
                                    

"Sabır, mantık, dayanma gücü, yardım..." Tuğrul'un bakışları arkamızdaki masada oturan Özkan'dayken yumruk yaptığı ellerini sıraya dayadı. Dişlerini sıkmış, çenesi kasılmıştı.

"Sakin olsana," dedim yumuşak bir sesle. Ancak beni yine duymadı. Ateş saçan gözlerle arkamızdaki Özkan'a bakmaya devam etti. Yakabilse, sadece gözlerini ona dikerek Özkan'ı kül edebilirmiş gibiydi.

"Tuğrul..." Bu sefer daha sert bir tonda konuştuğumda bakışları bana döndü. Bakışlarındaki öfke silinirken daha da sakinledi.

"Tuğrul deme bana." dedi sakin bir şekilde. "Kuduruyorum sinirden. Dövsem ne olur ki bu herifi?" Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Ne olursa olsun kıskançlıktan kudurması hoşuma gidiyordu, bunu reddedemezdim. "Gülme," dedi sertçe. "Deliye döneceğim burada sen gülüyorsun güneşim, gülme. Çünkü artık kendimden korkmaya başladım. Aklımdan geçenleri okuyabilsen sen de benden korkardın."

"Ben senden korkmam." dedim özgüvenli bir sesle. Tuğrul'un ateşi beni yakamazdı. Beni yakacağı tek ateş, bile isteye yanmaya gönüllü olduğum ateşi olurdu.

"O kadar insan varken neden okuldan biri olur ki?" dediğinde kaşlarımı çattım.

"Allah Allah, size mi soracaktım Tuğrul Bey?" Yutkundu, başını sıraya yasladı, gözlerini yavaşça kapattı.

"Çok güzel işkence ediyorsun bana Mahir. Hiç sınamadığın kadar güzel sınıyorsun beni. Aferin sana güneşim benim."

"Sınanmak istemiyorsan gidebilirsin." dedim sırtımı sandalyeye yaslayıp kollarımı birbirine dolarken. Gitmezdi. Onu ateşlerde yaksam da benden uzağa bir adım dahi atamazdı.

"Bak," dedi gözlerini hızla açıp. "Bu herifin elini kolunu bırak gözü bile rahat durmuyor. Fıldır fıldır senin üzerinde geziniyor. Ben seni nasıl bu herifle geziye göndereceğim?"

Sıkıntılı bir nefes verdim. Ben de bu konudan memnun değildim ancak, bir şey diyemezdim ki. Son sınıfları haftasonu için geziye götürecektik. Sadece iki günlük olduğundan maaliyeti çok değildi. Hem de çocuklar kafa dağıtabilecekti. Gezide görevli olan iki öğretmen de ben ve Özkan'dık. Ve muhtemelen otelde aynı odayı paylaşmak zorunda kalacaktık. Reddetmek istesem de yılın başından beri, "çocukları geziye götürelim, kafaları dağılsın.' diyen ben olduğum için ben gelmeyeceğimi söylediğim an, gezi planı iptal olurdu. Ve bir öğretmen olarak başınıza gelen en kötü şeylerden biri, öğrenciler tarafından mimlenenen bir öğretmen olmaktı. Daha yeni yeni düzenimi oturtmuşken bunu istemiyordum.

Özkan'ı ise hem sert, hem de okulun en eski öğretmenlerinden olduğu için seçmişlerdi. Zaten öğretmenler haftasonlarını haftaiçi zar zor katlandıkları öğrencileriyle geçirmeye pek de niyetli olmadıkları için bu hepsi tarafından uygun görülmüştü.

Ben ve Tuğrul dışında.

Tuğrul gelmek istediğini söylese de müdür henüz yeni olduğunu, onlara alışmadan öğrencilerle böyle bir yere göndermenin uygun olmadığını söylemişti. Bence saçma bir nedendi ama Özkan disiplinli olduğu için onun gelmesinin daha uygun olduğunu söylemiş ve gitmişti.

Tuğrul ise şimdi oturduğu yerden bile kendi kendine Özkan'a kurulup dövmek için bahane arıyordu.

"Ben de meraklı değilim onunla geziye gitmeye ama mecbur. Şimdi ben gitmek istemiyorum desem iptal edecekler. Çünkü başından beri ben kafalarını dağıtsınlar diye gezi olsun istedim. Ben de gitmeyince kimse istemez zaten gitmeyi. Okulda da yayıldı, kötü olmak istemem öğrencilerimle."

"Ben seni başkalarıyla düşünmeye bile katlanamıyorum Mahir. Şimdi bana diyorsun ki eski sevgilimle geziye gideceğiz, bir de aynı odada kalacaksınız."

ama evlisin |gay| •bxb•Where stories live. Discover now