31. Bölüm

2.7K 216 211
                                    

Hayat hiçbir zaman planladığımız gibi gitmiyordu ama bazen Tanrı'nın, ya da kaderimin, ya da her ne ise bana ayrı bir garezi olduğunu düşünüyordum. Çünkü bundan on yıl önce Tuğrul'un olmadığı bir hayat hayal bile edemezken hayatın önüme sürdüğü koşullar yüzünden istemeyerek ondan ayrılmak zorunda kalmıştım ve onu bir daha görmeyeceğimi düşünürken, bu fikirle yaşamaya çalışırken Tuğrul yeniden karşıma çıkmıştı. Ve o zaman bir daha hiçbir şeyin ve hiç kimsenin bizi ayırmayacağına emin olmuştum. Sonuçta üzerinden yıllar geçtikten sonra bile aynı hislerle yan yanayken bizi kim ayırabilirdi ki? Ama böyle düşünürken hayat bu sefer omuzlarıma gereğinden fazla yük yükleyerek onu kendi isteğimle bırakmama neden olmuştu. Sonrasında çok acı çeksem de, yemek yiyemez, uyuyamaz hâlâ gelsem de belki de tüm bunların kaderim veya Tanrı'nın isteği olduğunu düşünmüştüm. Sonuçta bir şeyi iki kez deneyip yine de oldurmadığında bunda bir neden arardın değil mi?

İşte bu yüzden son ayrılığımızdan sonra yıllarca yanlışlıkla adını bile duymadığım Tuğrul'u yeniden görebileceğimi aklımın ucundan bile geçiremezdim. Ama Tuğrul şu an, müdürün; "Sen de yenisin Mahir Hocam, hem aynı okuldan aynı dönem mezun olmuşsunuz, iyi anlaşırsınız." demesiyle masada tam yanımda oturuyordu. Ve ben ne yapacağımı bilmiyordum. Tuğrul beni tanımıyor gibi yapar diye düşünmüştüm. Hani dizilerde, filmlerde böyle olur ya... Yıllar sonra bir şekilde karşılaşan iki eski aşık etrafındaki insanlara asla eskiden beri tanıştıklarını söylemezler... Bizi öyle bir durum bekliyor sandım fakat Tuğrul sakin bir şekilde müdüre dönerek, "Evet, iyi bir fikir. Zaten Mahir'le tanışıyoruz. Üniversitede de çok iyi arkadaştık. Fakat sonrasında bağımız koptu." diyince ben otomatik olarak okula yeni gelen ve okulun en sorunlu sınıfının öğretmenliğini yapacak yeni matematik öğretmenimize alışana kadar göz kulak olacak eleman oldum.

Bunu neye bağlamalıydım şimdi? Tuğrul'un her şeyin bittiğini sandığım an üçüncü kez karşıma çıkması da mı kaderin oyunu ya da Tanrı'nın isteğiydi? Tanrı'nın hakkı üçtür olayı falan mıydı şimdi bu? Göklerdeki varlık ya da her kimse benimle dalga geçmeye bayılıyor olmalıydı. Aksi halde her defasında kendimi aynı döngünün içinde bulmam imkansızdı.

Ve şimdi bir yanımda flört olduğumuzu defalarca belirtmeme rağmen sevgili olduğumuzu iddia eden ve garip bir şekilde her yerde beni öpmek için fırsat kollayan aramızda dokuz yaş olan flörtüm Özkan, diğer yanımda ise belirli sebeplerden iki kez ayrılıp barıştığım bana hayatımın en iyi anlarını yaşatan ve şu an elleri titrediği için tabağına bir mezeyi bile koyamayışına sinir olduğum eski sevgilim Tuğrul vardı.

Bakışlarım istemsizce ellerindeydi. Titremesini durduramadığından tabaktaki mezeyi alamayışına sinir olmuştum. Elleri neden böyle titriyordu? Neden böyle yorgun gözüküyordu? Bu hiç Tuğrul'a benzemiyordu. Tuğrul'un elleri titrmezdi, Tuğrul hep dinç görünürdü, Tuğrul başı önde eğik gezmez, insanlarının gözlerinin içine meydan okur gibi bakardı. Onu gördüğünüz an onu deviremeyeceğinizi fark ederdiniz. Bunu denerseniz unufak olabileceğinizi hissedersiniz. Tuğrul yenilmezdi, yıkılmazdı. Yanımda oturan adam ise aklımdaki Tuğrul'dan epey uzaktı.

Herkes kendi arasında konuştuğu için kimse onu fark etmiyordu ve bu onu rahatlatıyor gibiydi. İnsanların gözünde bir kaşığı bile elleri titremeden  tutamayan biri olmak eminim hiç hoşuna gitmezdi.

Derin bir nefes verdim ve elindeki kaşığa uzandım. Bu hareketimle beraber gözleri bana döndüğünde şaşkınlığın gözlerinde hâlâ hakim olduğunu görebiliyordum. İkimiz de burada, böyle karşılaşmayı beklemiyorduk. Ama olmuştu. Hiçbir zaman kadere karşı çıkamadığımız gibi yine çıkamayacaktık. İçten içe bunu biliyordum. Tuğrul ne halde olursa olsun etrafımda olduğu an onun etki alanına girmekten kurtulamıyordum. Bundan şikayetçi olmak istesem de hiçbir yanım şikayetçi olamıyordu. Hatta minnettar hissediyordu.

ama evlisin |gay| •bxb•Where stories live. Discover now