50. Bölüm

1.8K 174 25
                                    

Panoma hikaye için yaptığım playlisti bıraktım. Dileyen onu açıp okurken dinleyebilir.

Büyük çocuk olmak her zaman omuzlarımda koca bir yüktü. Düşünmem gereken bir kardeşim olduğu fikrini daha dokuz yaşındayken benimsemiş o zamandan bu zamana kadar da tek derdim kardeşimi düşünmek olmuştu. Nadiren de olsa omuzlarımı ağrıtan bu sorumluluk, beni daha erken büyütmüştü. Eğer bir seçim şansı verilse bunu yine ister miydim, bilmiyordum. Çünkü hiçbir zaman 'sadece' ağabeylerin yaptığı şeyleri yapmamıştım. Ağabeyler sinir bozucu, korumacı olurdu. Ben de öyleydim ama aynı zamanda yarın kardeşime ne yedireceğimi düşünmem de gerekti. Ben her zaman sorumluluk alan, düşünmesi gereken kişi olmuştum. Şimdiye kadar da kimse beni kanatları altına, sorumluluğuna almamış, kardeşi yerine alıp düşünmemişti.

Rüzgar dışında kimse benim için bunu yapmamıştı.

Ama Rüzgar ülkeye geri döndüğünden beri elini üzerimden hiç çekmemiş, her zaman benimle uğraşan ağabeyim olmuştu. Bazen beni sinir etse de, çoğu zaman ilgisine, alakasına minnet duyduğum biri olmuştu. Sigara içtiğim için bana kızar, yemek masasında tabağımı benim için hazırlar, sonra da 'yemezsen ağzına sıçarım ha' diye tehdit ederdi. Aynı benim Simay'a yaptığım gibi. O yüzden şimdi de karşımızda otururken Tuğrul'a 'sen bittin oğlum' bakışları atması çok hoşuma gidiyordu. Beni koruyan, kollayan, düşünen biri olması, yalandan da olsa sevgilimi korkutan biri olması yalnız olmadığımı hissettiriyordu.

Elbette beni koruyup kollaması gereken kişi Tuğrul değildi ama ona gözdağı verip benden kardeşi olarak bahsetmesi, 'kardeşimi üzme' demesi bile kendimi gerçekten onun ailesindenmiş gibi hissetmeme neden oluyordu. Zaten öyleydim, bunu her daim o da, Derya'da dile getirirdi. Ama ne bileyim... İnsan gözleriyle, kulaklarıyla bu sahiplenmeye şahit olunca tüm hüznü siliniyor, sahipsiz kaldığı için eğilen boynu kalkıyor, duruşu bile dikleşiyor, özgüven kazanıyordu.

Önceden benim ailem üç kişiden oluşuyordu. Simay, Tuğrul ve ben.

Şimdi ise altı kişi olmuştuk. Hatta yedi. Bir de minik, doğmayı bekleyen bir bebeğimiz vardı. Ben, Tuğrul, Simay, Rüzgar, Derya ve Ozan. Ailem gittikçe kalabalıklaşıyordu ve ben bu insanların arasına kendimi o kadar ait hissediyordum ki... Belki bir annem, bir babam yoktu ama daha birkaç ay önce tanıştığım Ozan bile her defasında Tuğrul'la ne kadar yakıştığımızı dile getirirken bana orospu muamelesi çeken bir babanın yokluğunu hissetmezdim. Aile anne, baba ve çocuk değildi. Her ne olursa olsun sizi yargılamadan olduğunuz gibi seven ve sevmeye devam edecek insanlardı.

Benim ailem bir sofra etrafında toplanan ve gülüşen mutlu bir aileydi ve bu aileye sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyordum.

"Bana bakın," Rüzgar sert bir ton takınmaya çalışırken elindeki yemek bıçağıyla bir Ozan'ı bir Tuğrul'u işaret etti. "Benim iki tane kardeşim var sadece, onları da üzerseniz ahanda bu bıçakla dalağınız böbreğiniz ne varsa deşerim ha." dedi ciddi tutmaya çalıştığı bir tonla. Yanımda oturan Tuğrul'un gerildiğini hissettiğimde elimi sakinleşnesi için bacağında gezdirdim. Tamam... Amacım tam da onu sakinleştirmek değildi ama bunu bilmesine gerek var mıydı ki? Sonuçta istediğimde çok güzel melek taklidi yapabiliyordum.

"Aman ağabey," diye söze başladı Ozan. Tuğrul'un aksine oldukça rahattı. "Öyle bir şey olsa önce ben keserim kendimi merak etme sen." Gözleri parıldayarak Simay'a baktığında Simay'ın ona kocaman gülümsedi.

Şanslıydık. Onu da, beni de deli gibi seven insanlar vardı.

"Aferin, aferin..." dedi Rüzgar takdir eder gibi. Ardından gözleri Tuğrul'u buldu. "Sen hiç güven vermiyorsun ama büyük damat." dediğinde Tuğrul yutkundu. Haklı olduğunu biliyordu. "Hadi bakalım, bu şansını da harcama bak. Yoksa şu çocuğu kaparım eline, alırım elinden telefonunu da zar zor görüşürsünüz. Artık görüşebilmek için çarşaf mı salarsınız aşağı ben bilemem." Bacağındaki elimi birazcık ilerletip bacaklarının arasına getirdiğimde Tuğrul'un çenesinin kasıldığını gördüm. Bacaklarının arasındaki aletini pantolonu üzerinden yavaşça okşarken masadaki kimsenin bize bakmadığına ve Tuğrul'un odak noktasının Rüzgar'dan onu okşayan parmaklarıma kaydığına emindim.

ama evlisin |gay| •bxb•Where stories live. Discover now