42. Bölüm

2.1K 197 128
                                    

Hayat hiçbir zaman düşündüğüm gibi gitmemişti. Bunu kabulleneli yıllar oluyordu. Bir şeyler düşündüğüm gibi gitmezse ve bunlar düzeltmeye gücümün yetmeyeceği şeylerse durumu kabullenir önüme bakardım. Hayatıma birçok insan girip çıkmış, bir sürü kez yüzüstü bırakılmıştım ama tüm bunların arasında dik durmamı sağlayan tek şey bu hayatta ne olursa olsun beni bırakmayacak bir kişi olduğunu bilmemdi ve o kişiye hiç kimseye güvenmediğim kadar güvenmem. O kişi Simay'dı. Ve Simay şu an belki de bu dünyada en çok güvenmememiz gereken kişiye, babamıza güvenirken elimden hiçbir şey gelmiyordu.

Bize yaşattıkları, zorunda bıraktıkları onca şey olmamış gibi yapıyordu. Babasıyla son bir şansı olduğunu düşünüp buna sıkı sıkı tutunurken o şansı elinden alanın zaten babası olduğunu göz ardı ediyordu. Ve o adam benim kardeşimin hissettiği babasızlığı kullanarak iyi niyetini suistimal ederken elimden izlemek dışında bir şey gelmiyordu.

Ve ben de, belki de ilk defa babamın değişmiş olmasını umuyordum. En azından Simay'a karşı. Onunla bir baba-oğul ilişkisi kuramayacağımı biliyordum. Buna belki olduğum kişi olmasam bir şansım olabilirdi ama ben Tuğrul'a deli gibi aşık Mahir olarak, babamın gözünde götümü siktiren bir adamdım ve götünü siktirdiği düşündüğü oğlunun parasından başka bir şeye ihtiyacı olduğunu düşünmüyordum.

Simay'la uzaklaşmak hiç beklemediğim bir şeydi. Geceleri gizli gizli yanımda yatan, bana hoşlandığı kişileri puanlatan, işten döndüğümde ona çikolata aldım mı diye poşetleri karıştıran kızdan uzaklaşmak canımı öyle çok yakmıştı ki kolum kanadım kırılmış gibi hissediyordum.

Her şey yavaş yavaş ama bir anda olmuştu. Birkaç gün gerçekten dayanmaya çalışmıştım. Ama sonra Simay'ın Polyanna tavırları canımı çok sıkmaya başlamıştı. Baba diye bahsettiği kişi sanki onu on dokuz yıl yokluğuyla sınayan adam değildi de, bambaşka biriydi. On iki yıl boyunca bana göstermediği sevgiyi gözünü boyamak için Simay'a gösteriyordu ve daha da kötüsü Simay buna kanıyordu. O akıllı kadın söz konusu baba sevgisi olunca aptal bir kız çocuğuna dönmüştü.

Bugün yine beraber yemeğe gitmişlerdi. Hatta Ozan'da onlarla gitmişti, sonuçta evleneceklerdi ve sözlüsünü babasıyla tanıştırmak istiyordu. En doğal hakkıydı ama... Tüm bu yaşananlar kendimi Simay'ın ağabeyi olarak değil de babası olarak gördüğümü anlamamı sağlamıştı.

Hem de kıskanıyordum. Deli gibi kıskanıyordum hem de. Yıllarca vermeye çalıştığım sevginin, göstermeye çalıştığım ilgilinin bir adamın gelişiyle kenara atılması canımı sıkıyordu. Tamam... Kenara atılmak biraz fazla dramatikti, çünkü Simay yemeğe beraber gitmek konusunda oldukça ısrar etmişti. Simay benimle konuşuyor, vakit geçiriyordu. Sadece onun artık bir babası vardı ve benim ekstra ilgime gerek yoktu. Ama o hâlâ benim tek ailemdi ve babam tek ailemi elimden almış gibi hissediyordum.

Kıskanıyordum çünkü yalandan da olsa babam Simay'a bana bir kez bile yapmadığı şeyleri yapıyordu. Onunla yemeğe gidiyor, sinemaya gidiyor, lunaparkta beraber çarpışan arabalara biniyorlardı. Ona pamuk şeker alıyordu. Ben ise eve bir kez bile eli dolu geldiğini hatırlamıyordum. Bana bir çikolata bile almamıştı, oysa ben de daha çocuktum.

Ben de sadece biraz ilgilenilmek istemiştim. Biri de benim başımı okşasın, biri de benim eksik yanlarımı tamamlamaya çalışsın istemiştim. Elimden gelen kadarını yapmıştım ama yeterli gelmediğini ancak şimdi fark edebiliyordum. Oysa etrafımdaki herkes ne kadar iyi bir ağabey olduğumu söyleyip dururdu. Simay'da derdi, bana sahip olduğu için şanslı olduğunu söyleyen kız şimdi neredeydi?

Mutfakta öylece otururken soğumuş çayımdan bir yudum daha aldım. Yüzümü buruşturup bardağı masaya geri bırakırken derin bir nefes verdim. Geçen hafta bitirdiğimiz konuyla ilgili minik bir sınav yapmıştım ama her şeyin üstüne notları görmek benim için hiç de iyi olmamıştı.

ama evlisin |gay| •bxb•Where stories live. Discover now