20. Bölüm

5.2K 280 43
                                    

Gergin gergin olduğum yerde otururken bacağımı oynatıp duruyordum. Önümdeki boş çay bardağını dolduran Simay ve karşımdaki Tuğrul da, en az benim kadar gerginlerdi.

Yani en azından Tuğrul'un gergin olduğunu her daim güller açan yüzünün bir kez bile gülmemiş olmasından anlıyordum.

Ben her ne kadar arabada Tuğrul'a Simay'ın onun kardeşi olmadığını söylesem de o her daim kardeşimi kardeşi olarak görmüş, Simay hiçbir açıklama yapmadan Tuğrul'u terk ettiğim için günlerce beni suçlamıştı.

Bazen inkâr etmek istesem de ikisinin de kendilerine özel bağları vardı. Simay'ı birlikte büyütmüş sayılırdık. Derslerim olduğunda, işim olduğunda gözüm arkada kalmadan Simay'ı bıraktığım ilk kişiydi Tuğrul. Başımıza bir olay geldiğinde yardım istemek için aradığım ilk kişi olurdu ve sorun her neyse çözmeden yanımızdan ayrılmazdı.

Hayatı boyunca annesi hasta olduğu için hastalıklar konusunda epey bir bilgiye sahipti. Hatta neden tıp okumadığını sorguladığımda bana gülüp yetişkin insanların çocuklardan daha çocuk davrandığını o yüzden asla aklından bile geçmediğini söylemişti.

Ama şimdi üstümüzden yıllar geçmişken, üçümüz de oldukça gergindik. Ne konuşabilirdik ki?

Simay çaydanlığı ocağa bırakıp sofraya oturduğunda derin bir nefes verdim sıkıntıyla. Başımı kaldırdığım an Tuğrul'la göz göze geldik, bana göz kırptığında hafifçe gülümsedim.

Kendisi de gergindi ama ben rahatlayayım istiyordu.

"Nazlı ablayı da alıp gelseydin keşke." dedi Simay, Tuğrul'a yönelik konuşurken gözleri de onu buldu.

Tuğrul'un gözleri anında kız kardeşimi buldu.

"O Ekin'le dışarı çıktı da." Başını salladı onaylarcasına. Hiçbirimiz yemeklere dokunmuyorduk. Oysa önümdeki tatlı çok güzel görünüyordu.

"Sürekli Ekin'le görülmesi iyi olmaz." dedi ardından uyarırcasına. "Yalandan da olsa kocası sensin ve insanların dedikodu yapmayı ne kadar sevdiğini biliyorsun."

Yutkundum. Yalandan da olsa Tuğrul'un benden başka herhangi birinin kocası olarak anılmasını istemiyordum. Bu durum hayli canımı sıkıyordu. Öyle ki onu alıp kaçmak istiyordum.

"Haklısın." dedi Tuğrul kuru bir sesle. Sanki dedikleri onun da canını sıkmıştı. "Çok haklısın, ben işler yoğun olduğundan onu dışarı çıkaramıyorum. Aslında o da buraları çok merak ediyor..."

"İşin yoğunluğundan değil de, ağabeyimle buluşmaktan." diye düzelttiğinde bacaklarımı oynatmayı bıraktım. Bunu suçlayıcı bir şekilde söylemişti. "Evli olmadığını söylemeyip acı çekmesine göz yumduğun ağabeyimden."

Sertçe yutkundum.

Tuğrul sustu.

"Simay ben..." dedi Tuğrul en sonunda konuştuğunda, "Ben Nazlı'yı tehlikeye atamazdım. Onun ailesi böyle şeyler çevirdiğimizi duysa onu yaşatmaz."

"Anlıyorum. Nazlı'yı korumak için kendini ateşe atmışsın, bunu çokça takdir de ediyorum fakat ağabey, sen benim ağabeyimi hiç mi düşünmedin ki? Burada düzgün uyku bile uyuyamıyordu o. Gözü hep sizin penceredeydi. Bunu da anlamadım, neden senden kendisi ayrılmışken böyle üzülüyor olanlara anlamadım ama... Eski sevgilim gelip karşında sevgilisiyle yaşasa, ben ayrılmış olsam bile üzülürdüm ben."

"Simay bunları konuştuk ya ağabeyim." dedim yumuşak bir sesle. Daha fazla konuşmak istemiyordum. Benim ne durumda olduğumla ilgili daha fazla detay verip onun canını yaksın istemiyordum.

ama evlisin |gay| •bxb•Where stories live. Discover now