37. Bölüm

2.8K 191 28
                                    


Medya - Mahir

Karıncalanan parmaklarımı görmezden gelmeye çalışarak oturduğum yere yayıldım. Rahat görünmem gerekiyordu ama içimde patlamaya hazır bir bomba varmış gibi hissediyordum. Rüzgar ve Derya ile yaptığımız geleneksel buluşmaya gelmiştim ve Derya'nın yaptığı gün tabağını yerken içimde büyük bir huzursuzluk vardı. Onlara Tuğrul'u anlatıp anlatmama konusunda kararsızdım. Çünkü verecekleri tepkiden korkuyordum. Ben Tuğrul'a aşık olduğum için ağzından çıkan her şeye daha çabuk ikna olsam da onlar arkadaşım olarak durumlara nasıl bakar bilmiyordum. Sanırım onların sağlıklı ilişkilerinin yanında benim aşk hayatım tarhana çorbası gibi kalıyordu. Öyle kötü ve tatsız.

Bakışları benim üzerimdeyken boğazımı temizledim. İkisi de bir şeyler döndüğünün farkındaydı. Zaten nasıl olmasınlardı ki? Yüzlerine birazdan yediğim her şeyi kusacakmışım gibi bakıyordum.

"Sakın bana Özkan'la yattığını söyleme." Rüzgar bir anda sert bir sesle konuştuğunda elimdeki çatalı bıraktım. Bu da nereden çıkmıştı? "O adamın niyeti iyi değil diye seni bin kere uyardım yavrum. Sakın bana gidip yattığını söyleme yoksa ağabeylik görevimi bir kenara bırakıp özür
dileyerek seni yargılayacağım."

"Bu da nereden çıktı?" diye sordum kaşlarımı çatıp. Sonra aklıma onlara Özkan'la olan mevzuları da anlatmadığım gelince derin bir nefes aldım. Bunları anlatmadığım için beni evire çevire döveceklerdi. Ama telefonda nasıl anlatılırdı ki bu?

"Yemek yiyoruz şurada." dedi Derya bizim ilgilendiğimizden tamamen farklı bir konuyla ilgilenerek. Mantı sosuna sarmayı batırıp yerken gözlerim onu buldu. Sanki yarınlar yokmuş gibi yemek yiyordu. "Daha iştah açıcı konulardan bahsedin lütfen. O dedeyle seni bir arada düşünmek bile midemi bulandırıyor zaten." Derya normalde bana karşı daha tahammüllü ve nazikti ama söz konusu Özkan olunca kibarlığı elden bırakmıştı. Ona göre ben hâlâ Tuğrul'a aşıktım ve onu unutmak için böyle işlere girişmemeliydim. Herkesi bir kenara bırakırsak Tuğrul'u unutamadığım gerçeğini Özkan'la ilişkim gittikçe ilerdiğinde fark edersem kendime olan saygımı kaybedebileceğimden korkuyordu. İkisinin de Özkan'ı taktığı yoktu, onun sadece beni kullandığını düşünüyorlardı.

Kısacası Özkan'ı çok severlerdi işte. Ne dediyseler de çıkması ikisini ermiş olarak görmeme sebep olmuştu.

"Öyle bir şey olmadı." dedim gergince. "Ben ayrıldım ondan. Garip biriydi biraz. Dayanamadım işte."

"İşte böyle ağabey sözü dinle." dedi Rüzgar takdir eden bir sesle. "Normalde kiminle olursan ol umursamam ama o herifin bakışı cidden bakış değil. İnsan yüz kilometre öteden nasıl biri olduğunu anlar yani." Ama ben anlamamıştım. Ya da görmezden gelmiştim.

"Eee sen bunun için mi kaç saattir kıvranıyorsun? Biz dedik dememizden mi korkuyordun?" dedi Derya gözleri hâlâ tabağında ve ağzı doluyken. Hamilelik gittikçe iştahını açmış, güzelliğine güzellik katmıştı.

"Tuğrul'la barıştık biz galiba." Ağzımdan çıkan dört kelime ortalığı sessizliğe gömdü. Ben ortaya bir bomba atmış, patlamasını bekliyordum resmen.

İkisi de şaşkın şaşkın yüzüme bakarken normalde gülerek bakacağım görüntüye karşı sırıttım. Neden bu kadar gerilmiştim bilmiyorum. Sanırım İstanbul'da geçen her anımı bilen insanlara, Tuğrul olmadığında ne kadar mahvolduğumu gören insanlara yeniden Tuğrul'la olduğumu söylemeye çekinmiştim. Çünkü muhtemelen bu hallerim yüzünden Tuğrul'u suçluyorlardı. Ama aslında o beni korumaya çalışıyordu ve ben bile bunun farkında değildim.

"Nasıl yani?" dedi Derya sarmasını zar zor yutup. "Bildiğimiz Tuğrul? Seninki? Uzun boylu, esmer, sürekli şapşal şapşal gülümseyen?"

Başımı salladım hızla.

ama evlisin |gay| •bxb•Where stories live. Discover now