28. Bölüm

3.3K 247 183
                                    

"Oğlum kaç senedir bu hızla sigara içiyorsun ve hâlâ ölmedin mi?" Parmaklarımın arasında bitmek üzere olan sigaramı yeniden dudaklarıma götürdüğümde Rüzgar'a kötü kötü baktım. "Çok şaşırtıcı bir şey bu, bilim insanlarına söyleyelim incelesinler seni. Bir insanın bir günde bu kadar sigara içip hayatta kalmasına imkan yok." Burnumu kırıştırdım yüzüne bakarken. Kan bağlarından olsa gerek orospu çocuğu enişteme çok benziyordu şerefsiz.

"Abartma Rüzgar." dedi tam karşımda oturan Derya. Elindeki dolu bira şişesini yere bırakıp kollarını birbirine doladı. Ardından bana döndü ve bir anne edasıyla; "Seni ona karşı savunmam haklı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İki saattir tüttürmediğin bir dakika yok şunu." dediğinde biten sigaramı söndürdüm ve sıkıntılı bir nefes verdim.

Ağız tadıyla sigara dahi içemiyordum.

Rize'den döndükten sonra her şey hızla eski haline dönmüştü. Tuğrul okula, ben kafeye odaklanmıştım. Düzen olduğu gibi devam ederken ona karşı içimde bitmek bilmeyen bir özlemin baş göstermesiyle tartışmalarımız artmıştı. Rize'deyken her şey o kadar güzeldi ki... Her saniye yanımdaydı. Şimdi uzak olması bünyeme iyi gelmiyor, sinirlenip duruyordum. Sinirlenince de ağzımı tutamayıp kalbini kırıyordum.

Neyse ki bu sefer yalnız değildim. Amerika'da yaşayan ve çalıştığı yerden izin aldığı için bir süreliğine tatile gelen eniştemin yeğeni Rüzgar ve kısa sürede çok yakın arkadaş olduğum Derya yanımda ve bana destek oluyorlardı. Onlar olmasa evde oturup kafayı yiyeceğimi bildiğimden beni çocukmuşum gibi azarlamalarına dahi ses çıkarmıyordum.

"Ben Tuğrul'u özledim." dedim bir anda. Elimi cebime atıp telefonumu çıkardığımda Rüzgar hemen elimden kaptı. Kaşlarım çatılı bir şekilde yüzüne bakarken elimi telefonumu geri versin diye ona uzattım. Ama bana sinsi sinsi sırıtmakla yetindi.

"Yok sana Tuğrul falan." dedi telefonumu cebine sıkıştırırken. "Sen özleyip yazacaksın ne olacak? Hiçbir şey değişmeyecek. Adam 'tamam bu bana kızıyor ama özleyip yazıyor' diyip takmayacak belki seni. Kuyruğu dik tutuyoruz Mahir Bey. Tuğrul bu gece kapına gelene kadar yazmak yok."

Ofladım. Gerçekten öyle inatçı biriydi ki beni bile bıktırıyordu. Ağız tadıyla sevgilimize de yazamıyorduk! Aslında... Trip attığım için dediği gibi kuyruğu dik tutup ondan bir hamle beklemem lazımdı ama... Ben Tuğrul'u özlemiştim.

"Rüzgar sen de biraz fazla üstüne gitmiyor musun?" Derya konuştuğunda Rüzgar'ın mavileri, Derya'nın mavilerini buldu. O an bakınca ikisinin görsel olarak Lale ve Fırat'a ne kadar benzediğini fark etmemle karnıma yumruk yemişim gibi hissettim.

Ama onlar beni seviyordu, bana destek oluyorlardı. Lale ve Fırat'ı ise uzun süredir görmüyordum. Tuğrul da ikisiyle Fırat'la aramızda geçen mevzudan sonra görüşmeyi tamamen kesmişti. Ama şu sıralar kendiyle Lale'ye Fırat'la olan olayı anlatıp anlatmamak konusunda savaş veriyordu.

Artık arkadaş değillerdi ama bir kadının sevilmediği bir ilişkide başkasının yerine konulup sevilmesine de göz yumamazdı. Ben de göz yumamazdım ama bunu söylemek Tuğrul'a düşerdi, hiç hoşlanmadığı bana değil.

"Üstüne falan gitmiyorum Deryacığım." dedi Rüzgar. "Ben bu çocuğu çok iyi tanırım bak," Elini omzuma yerleştirip destek olmak ister gibi sıktı.

Bu çocuğun benim deccal eniştemle nasıl kan bağı olabilirdi ya? Melek gibi adamdı. "Bu çocuğa bir iyilik yaparsan yaptığın on kötülüğü o bir iyilik uğruna yiyip yutacak kadar enayi biri." Melek gibi demiştim değil mi? Meleğini sikeyim senin Rüzgar.

"Överken bile gömmeyi nasıl başarıyorsun şerefsiz." Bıkkınca konuştuğumda güldüğünü duydum.

"Tamam haklısın ama Tuğrul bunu isteyerek yapmıyor. Sonuçta onun da koruması gereken biri var, verdiği bir söz var yani. Şimdi hiçbir şey yokmuş gibi nasıl Nazlı'ya ardını dönsün?"

ama evlisin |gay| •bxb•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin