13. Bölüm

6.3K 403 175
                                    

Kapısından bile zengin evi olduğu belli olan evin önünde dururken terleyen ellerimi pantolonuma sildim. Nedensiz bir şekilde uzun zaman sonra yeniden annemi görecek olmam beni germişti. Bu çok saçmaydı aslında. İnsan annesi göreceği için gerilir miydi? Ben geriliyordum. Ondan neredeyse beş dakikadır kapının önünde öylece dikiliyorsun ve bu bahçe kapısının girişinde dikkatle beni izleyen görevlinin gittikçe tetikte olmasına sebep oluyordu.

Çünkü benim görümüm hiç de bu evde yaşayacak birine benzemiyordu.

Üzerimdeki tüm kıyafetleri yıllar önce satın almıştım ve eski oldukları belliydi. Yine de söküğü olmadığı için rahatça kullanabiliyordum. Bu evde yaşayan insanların ise bugün girdiklerini yarın giydiğini sanmıyordum.

Aynı annenin karnından çıkmamıza rağmen bu kadar farklı hayatlar yaşıyor olmamız biraz daha genç olsam beni sinirlendirirdi fakat şimdi sadece Simay için üzülüyordum. Benim zamanım çoktan geçmişti. Daha kıyafetler giyip daha iyi yemekler yiyemediğim için anneme sinirlenemezdim. Artık yirmi yedi yaşında koca bir adamdım ve sahip olamadığım şeyler yüzünden sızlanmak için fazla yaşlıydım. Benim yaşımdakiler elindeki kabullenip yoluna devam ederdi ama Simay için o kadar üzülüyordum ki. Onun yaşayamadığı her şeyi bu evdeki iki velete yaşatan anneme o kadar kızgındım ki... Bu kızgınlığım asla geçmeyecekti.

Annem Simay'ı daha ilkokula giden ufacık bir kızken bırakıp gittiğinde ikimiz de her şeyden habersizdik ama bundan en çok etkilenen bu olmuştu. Çünkü karşısında on yedi yaşında liseye giden ergen bir ağabeyi vardı ve o ağabeyin rahatını onun için bozmaya hiç niyeti yoktu. Birine bakmaya dair en ufak bir fikri bile yoktu. Çünkü birine bakmak anne işe gittiğinde kardeşine zaten dolapta hazır olan yemeyi yedirmeye, ödevlerine yardım etmeye benzemiyordu. Bir şekilde her şeyi halletsen de toplumsal kalıplar yüzünden senden saklanan, bilmediğin tonla şeyle başa çıkmak zorunda kalıyordun.

Mesela on üç yaşındaki kardeşin ilk regl olduğunda kapının önünde ona anın heyecanıyla bir şey olduğunu sanan bir ağabeye değil, her şeyi bilen bir anneye ihtiyacı vardı. Sen orada olsan da varlığın asla anneninkinin yerini tutamazdı, tutamayacaktı. Ama anneni istemek gibi bir lükse sahip olmadığın için ağabeyinin sana yardımcı olmasına izin verecektin.

Cesaretimi toplayıp en sonunda kapıyı çaldığımda saniyeler içinde çalışan olduğu belli olan kısa boylu, sevecen bir teyze kapıyı çaldı.

"Buyrun?"

"Şey... Ben doğum günü için gelmiştim." dediğimde kadın kim olduğumu anlayabilmek için kaşlarını çattı. "Mahir." Belki adımı söylemem ona kim olduğumu hatırlatırdı. "Mahir Günebakan."

Kadın kim olduğumu hatırladığında gülerek kapının önünden geçmem için çekildi.

"Nergis Hanım salonda sizi bekliyor."

Kadına ufak bir baş selamı verip içeri geçtiğimde duyduğum çocuk seslerinden ikizlerin arkadaşlarının çoktan eve geldiğini anladım. Salona girmeden önce üç çocuk art arda çıktığında bıkkınca ofladım. Tanımadığım insanların çocuklarına tahammülüm yoktu.

Sırtımdaki gitarı sıkıca tutarak salona girdiğimde samimiyetsiz kahkahaların atıldığı salona giriş yaptım. Bir sürü otuz- kırk yaş aralığında kadın oturup konuşuyor, gülüşüyordu.

İçinde bulunduğum salon yaşadığım ev kadar büyüktü. Her yerde tablolar ve süsler vardı. Genelde beyaz ve gri renkler kullanılmış, klas durmasına özen gösterilmişti.

Gözlerim anneme takıldığında yutkundum. Açık kumral saçlarını sarıya boyatmış, boyunu omuzlarına kadar kestirmişti. Önceden beline kadar inen saçları vardı. Ondan aldığım yeşil gözleri neşeyle parıldıyordu.

ama evlisin |gay| •bxb•Where stories live. Discover now