19. Bölüm

6.2K 292 27
                                    

Elimdeki anahtarı kapının kilidini takıp çevirdiğimde eve iki gündür uğramadığım için garip hissediyordum. Simay'a nerede olduğumu haber versem de onu evde bu kadar uzun süre tek bırakmak içime sinmemişti. Hem de ona mesajda 'Tuğrul'layım.' diyince delirmiş, ne olduğunu, hemen anlatmam gerektiğini söylemişti. Hiçbir şeyden haberi olmadığından muhtemelen beni evli bir adamla birlikte sanıyordu ve sorguya çekilecektim.

Kapının sesini duyduğu an odasının kapısını açtığında çatık kaşları ve dağınık topuzuyla karşımda belirdiğinde hafifçe gülümsedim.

"Merhaba..." İçeri girip kapıyı kapattığımda ellerini belinin iki yanına yerleştirip bir anne edasıyla, "Sonunda gelebildiniz Mahir Bey." dedi.

Kötü kötü bana bakarken derin bir nefes bırakıp salona doğru ilerledim.

Tuğrul'u özlemiştim. Keşke yanında kalsaydım. Aşkı yaşaması güzel, insanlara açıklaması zordu.

Peşimden geldiğinde beraber koltuklara oturduk. Çiçekli yastıklardan birini kucağına alıp oynamaya başladığında kızgın hali gitmiş, yerine çekingen biri gelmişti. Aklından geçirdiklerini bana yakıştıramıyordu, aynı benim hissettiklerimi kendime yakıştıramadığım gibi.

"Beni dinle." Uzanıp ellerini tuttuğumda yeşillerini kaldırıp bana baktı. "Senin ağabeyin yanlış bir şey yapmaz, kimsenin canını yakmaz biliyorsun değil mi?"

Başını salladı usulca. Biliyordu. Ben de buna tutunuyordum. Ne olursa olsun onun yanımda kalacağını, onun her daim beni dinleyeceğini, yargılayamayacağını biliyordum.

Biz kardeştik. Biz kardeşten de öteydik. Ben onun için her şeyimi verebilecek kadar seviyordum onu. Bunu biliyordu, bunu bilmeliydi. O olmasa her şeyle bu kadar kolay baş edemezdim. O olmasa şu an yaşıyor olur muydum onu bile kestiremiyordum.

Simay bana hayat veriyordu. Yorulduğum zaman devam etme sebebimdi bir bakışı. O olmasa aldığım nefes bile gereksiz gelirdi.

Simay olmasa için yaşamak için ne sebebim olurdu ki?

Anne ve babasının bile istemediği, tek başına kalmış biri olmak dışında ne olurdum? Simay varlığıma anlam yüklüyordu. O kimsesiz çocuğun kimsesi oluyor, dayanma gücü veriyordum.

Ben Mahir'dim ama ben kendim olmaktan bile önce Simay'ın ağabeyiydim.

"Ağabey..." dedi çekinerek. "Bu zamana kadar ne olursa olsun yanımda durdun. Ben de senin yanında dururum. Yanlış bir şey yapmış olsan da, olmasan da. Ama dileğim..." Elini elimden çekip göğüskafesime yerleştirdi. "Kalbini dinlerken başka birinin kalbini incitmeni, yara olmasına dolaylı olarak da sebep olmanı hiç istemem. Çünkü bu acı herkesten önce seni yakıp kavuracak ağabey. Vicdanın rahat bırakmaz seni, biliyorsun değil mi? Vicdansız bir değilsin sen."

Sertçe yutkundum. Ben vicdansız değildim. Ben kimsenin kalp yarası olmamıştım.

"Nazlı'yla Tuğrul evli değilmiş." dedim bir anda. Benim hakkımda bir anlık da olsa yanlış şeyler düşünmesini istemezdim.

Biçimli kaşları hafifçe çatılırken ağzı aralandı şaşkınlıkla.

"Nasıl yani?" dedi.

"Nazlı'nın babasıyla, Tuğrul'un babası askerlik arkadaşıymış..." dedim derin bir nefes verip. "Bundan yıllar önce bir görevde Tuğrul'un babası, Nazlı'nın babasının hayatını kurtarmış bir görevde. Nazlı'nın babası da 'eğer bir kızım olursa, oğlunla evlendireceğim.' demiş. Güya onun yetiştirdiği çocuktan daha iyi bir koca olamazmış kızına."

ama evlisin |gay| •bxb•Where stories live. Discover now