24. Bölüm

5.8K 267 107
                                    

Cinsel içerikli sahneler bulunmaktadır.

Sigaradan derin bir nefes çekerken sırtımı arabanın kapısına yasladım. Soğuk hava içimi titretirken aralık ayının ilk günü kışın resmen geldiğini müjdeler gibiydi. Ya da biz Karadeniz'de olduğumuzdan hava soğuktu. Çünkü Simay'ın dediğine göre Balıkesir biraz soğuk olsa da hâlâ güneş vardı.

Bu benim Karadeniz'e ilk gelişimdi. Daha doğrusu bu benim Balıkesir'den ilk çıkışımdı. Seyehat etmeyi seven, isteyen bir insan olsam da hayatın getirdikleri buna hiç izin vermemişti. Benim küçük tatillerim hep Balıkesir içinde olmuştu. Balıkesir'i çok sevsem de, insan bazen başka yerlerdeki hayatları merak etmiyor değildi.

Ve işte şimdi buradaydım. Hırçın dalgaları ve inatçı insanlarıyla bilinen, doğasıyla insanı çabucak büyüleyen Karadeniz'de. İki günde olsa burada olmanın bize iyi geleceğine inanıyordum, burada olmanın bize iyi gelmesini umuyordum.

Yaklaşık bir-bir buçuk saat yolumuz daha vardı. Saat üç gibi orada olacaktık. Yolculuk on beş saat civarı sürecekti. Tuğrul böyle demişti, normalde yirmi bir saat ama arabayla on beş - on altı saate düşer demişti.

Öyle de olmuştu.

Benzinlikçiden çıkan Tuğrul'la göz göze geldiğimde biten sigarayı söndürüp yanımdaki çöp kutusuna fırlattım. Yanıma geldiğinde beraber yeniden arabaya bindik. Emniyet kemerimi bağlayıp öylece yolu izlemeye başladığımda arabayı çalıştırıp benzinlikçiden çıktı.

"Amcan neden evi sana bıraktı?" diye sordum bir anda. Gelmeden önce fotoğraflarını göstermişti. İki katlı, bahçeli, havuzlu bir evdi. Oldukça gösterişli görünüyordu. Amcası oldukça zengin biri olmalıydı.

"Ona da başkasından kalmış." diye mırıldandı Tuğrul gözlerini yoldan çekmeden. Kaşlarım iyice çatıldı. Ev bayağa eski olmalıydı sanırım. Oysa fotoğraflarda çok da eski görünmüyordu.

"Kimden?" diye mırıldandığında hafifçe gülümsedi ancak buruk bir gülümsemeydi.

"Amcam askerliğini Muğla'da yapmış." Uzun bir hikaye anlatacakmış gibi bir havaya büründüğünde koltukta dikleştim. Hayat hikayeleri dinlemek çok hoşuma giderdi. "Orada Samet diye biriyle tanışmış, ahbap olmuşlar, zaman geçtikçe ona karşı farklı şeyler hissetmeye başlamış..."

Derin bir nefes verdim zorlukla.

"Samet, Karadeniz'de çok tanınan bir ailenin tek oğluymuş. Ailesi onu sever, sayarmış ama böyle bir şeye elbet karşı çıkacaklarını ikisi de tahmin edebiliyormuş. Yine de sevmişler birbirlerini. Askerlik bitince de amcam İzmir'e baba ocağına, Samet, Rize'ye dönmüş. Eh, ailenin tek çocuğu... İşi zaten hazır, askerliğini de yapmış, ailesi artık evlenmesi gerektiğine karar kılmış. Bundan yıllar öncesi zaten ailen ne derse o olur... Kim karşı çıkabilir ki ailesine? Samet de çıkamamış, amcama bir mektup göndermiş... Yakında evleneceğine, artık görüşmelerinin uygun olmayacağına dair."

Amcasının hissettiği her şeyi kalbimin en derinlerinde içtenlikle hissettim. Benim yaşadıklarıma benziyordu.

"Amcam delirmiş. Mektup yollamış Samet'e, hazırlan demiş gelip seni alacağım. Ama yani sonu ne olacak ki? Kaçsalar nereye gidecekler? Samet istememiş, herkes yoluna, hayatına baksın istemiş. Ama amcam... Amcam bir daha onu unutamadı, kalbinde de onun acısıyla öldü. Bunu da bir bana anlattı. Daha kimse bilmiyor ya da o öyle sanıyordu çünkü babam amcamın durumunu biliyormuş. Mektuplarını bulmuş ama ağabeyinin canına kıyar diye korktuğundan dedeme dememiş. Samet işte gideceğimiz evi amcama bırakmış. Öldüğünde vasiyetinde yazıyormuş. Amcam da ölene kadar o evde yaşadı, sevdiği adamın onun için yaptırdığı evde biraz olsun huzurla kapadı gözlerini dünyaya."

ama evlisin |gay| •bxb•Where stories live. Discover now