Chapter Fourteen-Stargazing

1.6K 131 173
                                    

        Bu hikayenin orjinal dili İngilizcedir ve bütün hakları secretninjas 'a aittir.

Tava'nın mutfağı, kahvaltılarını almak için uğraşan Kayranlılarla uğulduyordu. Yakında burada olamayacaktım. Yeni biçilmiş çim ve ter kokusuyla Mıntıka'ya geri dönecektim.

Eğer fark etmediyseniz diye söylüyorum, geri dönmeyi dört gözle bekliyormuş gibi yapıyordum. Evet, Kelly ve Victoria'yı tekrar görecektim.

Ya Georgia'yı sorarsalar?

Midem kasıldığında Tava'nın yağlı omletlerini daha çok yememem gerektiğini anladım. Onun yerine bir parça ekmek ve su aldım.

Yüzündeki ciddi ifadeyle dışarıya bakan Ben'in yanına gittim.

"Dolu mu?" diye sordum yanına oturmak için.

Şaşkınca bana bakıp kafasını 'hayır' anlamında salladı.

"Zor zamanlar mı?" diye sordu.

"Biraz kafamı dinlemek istedim, onlar beni bulana kadar."

"Anlıyorum."

Hayır, anlamıyorsun. Geri dönmek zorunda olmayı, eğer dönmezsen bütün arkadaşlarının öldürüleceğini anlamıyorsun. Sadece konuştuğum kişilerin bile bir anda ortadan kaybolabileceğini anlamıyorsun.

Suyumu içtiğimde Ben elindeki içeceği uzattı.

"İster misin? Genelde hislerini uyuşturuyor," diyerek zayıfça gülümsedi.

"Hayır teşekkürler, en son içtiğimde kusmuş ve insanlara duymalarını istemediğim şeyler söylemiştim."

Bardaktan koca bir yudum aldıktan sonra masaya geri koydu.

"Nasıl istersen," deyip kafasını salladı.

"Biliyor musun? Biraz içebilirim."

Bardağı bana uzattığında, sadece göğsümdeki ağrıyı gidermek için kısa bir yudum aldım.

Bardağı ona verdiğimde tembelce gülümsedi.

"Eğer içmek istersen, Labirent'ten döndüğümde Çiftlik Evi'nin yakınlarında olacağım," dedi. Yemeğini bitirip kalktı.

Ne kadar garip bir çocuk, diye düşünürken etrafıma koyulan tepsilerin sesiyle çocuklar beni düşüncelerimden çektiler.

Minho, büyük ihtimalle ağzındaki içki tadından kurtulmak için suyunu içip duruyordu.

Diğer bir yanda Newt, gözlerinin altındaki kalın torbalarla yemeğini yiyordu. Dudağı, çok ısırdığı için kanıyordu. Az önce karşımda oturan Ben'in yerinde oturuyordu.

Alnını ovup şakaklarındaki ağrıyı gidermeye çalıştı.

"Dün biraz fazla- çok- içtiniz," dedim.

Kimse bir şey söylemediği için Alby konuştu.

"Sanırım Minho bir şey söyleyecek," diyerek boğazını temizledi.

"Seni ağaca ittiğim için özür dilerim, kafam yerinde değildi," dedikten sonra gözlerini devirdi.

"Sorun yok. Cidden," Omuzlarımı silkip masaya baktım. "Alby, seninle konuşacağım."

Kafasını salladı. "Tamam."

Newt nihayet konuştu. "Neden yatağının altında çanta var?"

Mystery Girl ( THE MAZE RUNNER FANFIC) [Turkish Translation]Where stories live. Discover now