Chapter Twenty Six- Madness

1.1K 68 141
                                    

           
Bu hikayenin orjinal dili İngilizcedir ve tüm hakları @secretninjas'a aittir.

Chapter Twenty Six- Madness


"Claudie, hadi ama!" Kolunu çekiştirdim. "Sorun ne?" Yüzündeki ağır ifadeyle kolunu elimden çekti. "Cidden göremiyor musun? Sana bakışını, konuşmasını, varlığını birden kabul etmesini. Sen onu seviyorsun, o da seni seviyor. Bunu başından beri biliyordum ama neden farklı şeyler düşündüm hiç bilmiyorum..."

"Claudie! Newt'in beni sevdiğini sanmıyorum. Ben onu seviyorum ama o bunun farkında değil."

"Bu kadar mı körsün! Zekandan şüphelenmeye başladım. Gerçekten mi salaksın yoksa salağı mı oynuyorsun? Newt sen yokken çıldırdı be!"

"Neden umurunda ki!"

"Çünkü ben senin için her şeyi yapmaya hazırım, gerizekalı!" Claudie sanki daha da mümkünmüş gibi sesini yükseltti. "Ve seni onunla görmek canımı öyle yakıyor ki. Ne sana ne de ona bakamıyorum bile. Çünkü canım çok yanıyor."

Ne diyeceğimi bilemiyorum çünkü Claudie'nin gerçekten böyle hissettiğini hiç bilmiyordum.

Ben ne kadar Newt'i çok sevsemde kalbimde Claudie için bir boşluk olacak. O benim için çok değerli bir arkadaş.

Claudie suratıma bir bakış atıp önümden geçip gitti. "Bekle!" Beni duymazdan gelip çiftlik evine ilerledi, beni ne kadar berbat hissettirdiğinden hiç haberi yok.

Avcumun içini alnıma vurdum. "Salak! Salak! Salak!" Gözlerimden düşmeye her an hazır olan gözyaşlarımı dişlerimi sıkarak yerlerinde tuttum. Ben çok ağlamam, bunu kendime hatırlatmam lazım. Kayran'a geldiğimden beri ne olduysa artık...

Çiftlik evine ilerlerken kendimle çok çelişiyordum. Kimsenin canını yakmak istemiyordum fakat kendi canımın yanmasını da istemiyordum. Başkalarının canının yanmaması için kendi canımın yanması lazımdı.

Claudie'nin şimdiden itibaren beni görmezden geleceğine adım gibi eminim. Benimle birkaç hafta konuşmayacak. Yemeklerde yanımızda oturmayacak ve açık açık kaybolacak, uzak olacak.

Suratımı avuç içlerime gömdüm. Böyle açık bir yerde ve bu haldeyken beni rahatça görebilirlerdi fakat bu umurumda değildi. Tek umursadığım şey, en yakın arkadaşlarımdan birini az önce kaybettiğimdi.

Ne yapacağımı bilmiyorum.

Ne zaman ne yapacağımı bileceğim onu da bilmiyorum.





Az kalsın kendimi yatağa atayım derken yere yuvarlanıyordum ki Newt tam o anda odaya gelip beni yatağıma yatırdı. O da kendi yatağına yattı. Ne o konuştu ne de ben. Örtülerimizi üstümüze çekerken ikimizden de çıt çıkmadı.

Eğer Claudie, Newt'in beni sevdiğini sanmasaydı durum bu hale gelmeyecekti.





Şimdi kahvaltı zamanı olduğu için ikisini de görmek zorunda kalacaktım. Yine ne yapacağımı bilmiyorum, ne şaşırdım(!). tehlikeden uzak durmam lazım.

Sonuçta, beni bu tekerlekli sandalyeye mahkum bırakan tehlikeydi, ruhsal ve fiziksel olarak iyi olamamamın sebebiydi.

Kahvaltıda tabağıma neyi daha çabuk bitirebileceğimi düşündüysem onu aldım. Masaya oturdum fakat konuşmalarımı minimumda tuttum. Yemeğimi bitirince olabildiğince hızla Newt'i beklemeden masadan ayrılmaya karar verdim fakat Minho sandalyemin kollarından birini tutarak beni masaya geri çekti. "Newt'in söylemek istediği bir şey varmış. Veronica'nın da. O yüzden daha gitmiyorsun," dedi Alby, kelimelerini özenle seçerek. Sesimi çıkarmadım, kenardaki bir masada Claudie'nin birkaç aşçıyla oturduğunu gördüm.

Mystery Girl ( THE MAZE RUNNER FANFIC) [Turkish Translation]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin