Chapter Twenty Two-Admirable Honesty

1.9K 117 177
                                    

                  

        Bu hikayenin orjinal dili İngilizcedir ve bütün hakları secretninjas 'a aittir.

Sa


Chapter Twenty Two-Admirable Honesty


Teresa kahve dükkanındaki masada tek başına oturuyordu. İSYAN'da buna benzer bir sürü şey vardı. Çalışanları normal bir hayata sahip olduklarını inandırmak içindi bunlar. Çalışanların gittikleri bir üniversite bile vardı, üst düzey çalışanlarla İSYAN merkezinde çalışmanın yanında sosyal çevre edinmelerine şans verilmişti. Sıradan gençler gibi hissetmeleri gerekiyordu.

Teresa kısa tırnaklarıyla masada ritim tuttu, endişeyle alt dudağını ısırdı. Önündeki latteye hiç dokunulmamıştı. Bu sadece Teresa'nın uzaklaşması için bir bahaneydi. Merkezde olmak istemiyordu. Teresa'nın gözleri duvardaki saate kaydı. Bir saat kalmıştı.

Teresa arkasını dönüp sandalyesinin kolunda sallanan deri çantayı kucağına çekti. İçinden dizüstü bilgisayarını çıkarıp açılmasını bekledi. Kahve dükkanının internet ağına bağlandıktan sonra beklemeye başladı, dükkandaki insanların çoğu bu internet ağına bağlandığından, Teresa'nın işi biraz uzayacaktı. İnternete tamamen bağlandıktan sonra e-posta simgesine bastı.

Teresa'yı mutlu eden şey buydu, ailesinden gelen e-postaları okumaktı. Ailesiyle birlikte olabildiği tek zaman bu zamanlardı. Eski komik fotoğraflar, cevaplanmamış mesajlar, uzun konuşmalar... Ama en çok da babasının gönderdiği dosyalar.

Üzerinde 'kötü bir gün geçiriyorsan' ya da 'âşık olduysan' gibi şeyler yazanlar en sevdikleriydi. Ama daha o dosyalar açılmamıştı ve Teresa'nın bunun gibi okuması gereken bir sürü dosya vardı. Her bir dosyanın üzerinde farklı bir durum yazıyordu, Teresa sadece onları açacağı doğru zamanı bekliyordu. Üzerinde 'bir amacın yokmuş gibi hissediyorsan' yazan dosyayı açtı. Teresa ılık kahvesini yudumlarken yazanları okudu.

Düştüğün ve kalkamadığın günlerde, sakın bir nedenden dolayı doğduğunu unutma. Bu dünyada bir amacın var, belki de sadece bunun bulunması gerekiyordur ya da belki doğmuş olmanın değerini bilmiyorsundur. Sadece, en zayıf olanların vaz geçenler olduğunu hatırla. Ve ben küçük güzel kızımın öyle olmadığını hatırlıyorum.

Bu fazla bir şey değildi fakat Teresa'nın gülümsemesini sağlamıştı. Aniden, bütün gün çalışmanın yorgunluğu yok olmuştu.

(Kayran)

"Tembel kıçlarınızı yataktan kaldırın!" diye bağırdı Minho, hamaktaki Ben'in sırtını dürtükleyerek. "Uyan." Ben inleyerek başını yastığına gömdü. "Daha açık söyleyeyim: ben popolarınıza şaplak atmaya başlamadan önce kaldırın onları."

Ben hamağından yuvarlanıp yere düştü.

"Teşekkür ederim, Harita Odası'nda ol. Herkese yeni bölgelerini vereceğim," dedi Minho. Arkasını dönüp diğerleri uyandı mı diye bakmaya gitti.

Diğerlerinin de Tava'nın mutfağına doluşması uzun sürmedi. Minho kahvaltı tabağını alıp her zamanki masaya oturdu, arkadaşlarını bekledi. Biraz bekledikten sonra herkes oradaydı... Zoe ve Veronica dışında. Claudie ile birlikte bir masada üç kişi oturuyorlardı. Gülüyorlardı, Zoe'nin kahkahaları gerçek olamayacak kadar yüksek perdedeydi ve Veronica'nın bakışları diğer masaya gidip duruyordu.

Ne zaman bitecek bu? diye düşündü Veronica.

Minho, Gally ve Newt'in arasında oturan Sophie'ye baktı. Komik olabilecek şeyler söylüyordu fakat bu Minho ve diğerleri için oldukça sinir bozucuydu. Sophie Hapishane'nin ne kadar karanlık olduğundan bahsederken Newt gözlerini devirdi.

Mystery Girl ( THE MAZE RUNNER FANFIC) [Turkish Translation]Where stories live. Discover now