37.BÖLÜM: "Ölüm Kokusu" •2.Kısım•

78.6K 4.5K 519
                                    


•●•

Gökyüzünü saran kara bulutlar arkasına gizlenmiş gökgürültülerinden başka herkes susmuştu. Cihan'ın atan kalbi, damarlarımdan çekildiğini hissettiğim kan, Zafer'in bize birkaç adım daha yaklaşan ayak sesleri, Asmin'in hırıltılı nefesi... hepsi birden durmuş, bu anın finalini bekliyordu sanki.

Boynumu sıkan kollara geçirdiğim tırnaklarımdan sızan öfke, ayaklarımın dibinde birikip atacağım adıma engel olurken, diğer yanda çaresizliğin bize ulaşmasına merdiven oluyordu. O çaresizlik benden çok Cihan'a yabancıydı; benden çok onun elini kolunu bağlamıştı. Cihan şu anda Asmin'i riske atamayacak ama daha sonrasında kendide savunmasız kalarak Asmin'i daha zor bir duruma sokamayacak kadar hazırlıksızdı. Buraya gelirken benimle karşılaşacağını ne kadar biliyorsa kendisini o kadar kolay bırakmayacaklarını da biliyor olmalıydı. Asmin'in burada olması benim gibi onunda bütün planlarını bozmuştu.

"Oyalama bizi, ha!?" Zafer tetikte tuttuğu silahıyla burnumuzun dibine kadar girdiğinde Cihan'ın yapacak başka bir şeyinin olmadığını ne yazık ki ben de biliyordum. Benim için kardeşinden vazgeçecek, şu durumda benden alacağı intikamı düşünecek değildi elbette.

"Bırakın onu... Size istediğinizi vereyim!" diye dişlerinin arasından konuştu. Kendisi de biliyordu ki, boşa hamle yapıyordu ancak Cihan kolay kolay geri adım atacak biri değildi. Onu ilk kez böyle köşeye sıkışmış görmek bile, kendi bedenimde hissettiğim gücünden bir şey eksiltmemişti.

"İstediğimiz her şey elimizde zaten! Şimdi. Silahını bırak ve uslu uslu bin arabaya. Aksi halde..." deyip burnunu çekerken adamlardan tarafa baktığında, Asmin'in başında duran adam bir an bile tereddüt etmeden, Asmin'in sırtına sert bir tekme atarak elleri üzerinde öne düşmesine neden olmuştu.

Hiddetle, "Ne yaptığını sanıyorsun!?" diye bağırdım ama beni kale bile alan olmamıştı. Asmin'in bu darbeye gıkı bile çıkmazken, o tekme benim göğsüme inmişti sanki. Ama Cihan onun kadar sakin kalmamıştı. Sadece saniyeler içinde yön değiştiren silah kulağımın dibinde patladığında, "Orospu çocuğu!" diye gürleyen Cihan, Asmin'e tekme atan adamı, hedefinden şaşmadan, alnından vurmuştu. Ağzımdan kaçacak çığlık boğazımı sıkan kola çarpıp yokolduğunda bütün silahların namlusu aynı anda bize döndü.

Cihan'ın hareketine karşılık tek kişi bile bir şey söylememiş, adamın ölümünü kimse aldırmamıştı. Cihan sadece saniyeler önce birini öldürmüştü ama eli bile titrememişti. Hiç mi biri etkilenmemişti? Belki de içlerinden birinin arkadaşıydı; üzülmemiş miydi? Hepsi bir tarafa bu adamlar canlarını ne için feda ettiklerini biliyorlar mıydı acaba; buna değiyor muydu?

Şu an için belki de en gereksiz soruların cevapları peşinde koşarken, beni kendime getiren hemen ayak dibimize atılan silahın metalik çınlaması olmuştu. Daha ne olduğunu anlayamadan beni itelediği elleriyle kendimi yerde buldum. Cihan kendisini takip eden silahları umursamadan, yanıbaşına düşen cesetten sürünerek kaçmaya çalışan Asmin'i kolundan tutarak kaldırdı ve kollarının arasında yok etmek istercesine sarıldı. Varlığını sorgulayabileceğim silik bir hıçkırık ve o hıçkırığı kesen fısıltı oturduğum yerde suçluluk duygusuyla kıvranmama neden olurken, kolumdan destek olan elden silkelenerek kurtulup, ayağa kalktım. Büyük bir soğukkanlılıkla ellerinin arakasından bağlanmasına izin veren Cihan sadece ite kalka arabaya bindirilen Asmin'i izliyordu.

"Arabaya bin!" Diğerlerine doğru yürüyen Zafer, Cihan'ı kolundan çekerek hemen yanındaki arabaya bindirip, Asmin'in ise başka bir araca bindirilmesinin emrini vererek geri döndüğünde, ben hala yolun ortasında durmuş öylece olanları izliyordum.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin