59'3. BÖLÜM: "Tut Elimi"

51.6K 3.1K 1.5K
                                    

•●•

"Odada bir kadın daha var. Yarım saat önce onu uyuttum ama yine de sessiz olmamız gerekiyor." derken sesim hala hırıltılı, kısık konuştuğum için çirkin bir cızırtısı vardı.

Odamın camını bu gece için bir kez daha açarak bahçeyi kontrol ederken Lucas'ın gölgesi hemen sol tarafımı karanlıkta bırakıyordu. Birkaç dakika öylece durduk. Planda olmayan bu bekleyiş boyunca Lucas ile birlikte gecenin sakinliğini izliyorduk. Bu an tuhaftı. Kim olduğumu en son öğrenmesi gereken kişi kim olduğumu biliyordu. Hiçbir şeyden haberi yok dediğimiz kişi bana Avcı diyordu. Bana tehdit oluşturduğunda öldürmem gerek dediğim kişiyle bir plan yapıyordum. Evet tuhaftık.

Havada birkaç saat önce daha gösterişli görünen bir hilal varken o da biraz sonra mevsimin getirdiği bulutların arasında bata çıka iyice kayboldu.

"Koruma birkaç tur daha sonra karşıdaki ağaçlığa yürüyecek." derken Lucas'ı bilgilendirdim. Ses vermedi. Sessizlikten artık nefret ediyordum. Sessizlikten ve beraberinde getirdiği gizli kötülüklerinden. Sessizliğe mahkum çığlık atan iç seslerden, sessizlikle gelen çaresizlikten, bilinmezlikten, endişeden...

"Emin misin?" Bu soru gereksizdi, biliyordum. Tek amacım sadece, sessizliğin hangi getirisiyle boğuşuyorsa Lucas'ı ondan koparmak... kurtarmaktı. Lucas'ı bir şeylerden kurtarmak; bu durum gittikçe bizi daha tuhaf yapıyordu.

Lucas bana tekrar cevap vermedi. Koruma dediğimi kanıtlayarak arkasını döndüğü an ağaca tırmandı ve zayıf dallar üzerinde tehlikeli bir sarsıntıya neden olarak boy avantajıyla yukarı balkona ulaştı. Ağacın inişimize imkan tanıyacak kadar güçlü kalabilmesini umarak Lucas'ı takip ettim. Benden önce çıkmasına rağmen hala açık bir şekilde ortada dikildiği için aceleyle kalın perdeyi yolumuzdan çekip kolundan tutarak içeriye girdim.

Hızlı birkaç adımda burada ne kadar kalacağımızı bilmediğim için bakıcı kadına bir nefes daha ilaç takviyesi yapıp odaya girdiğimde kadın onu bıraktığım gibi büzüşmüş uyuyor, Lucas ise hala onu bıraktığım yerde yatakta gölgeleri seçilen kadının sırtı dönük bedenini izliyordu.

"Lucas?" Gözleri anında bana döndü. Kaybolmuş ve inanılmaz bir ihtiyaçla yönlendirilmeyi bekliyor gibiydi. Kalkıp ona gitmek ve annesinin yanına getirmek için çekiştirmek isterken uyuduğunu düşündüğüm kadın gözlerini açmadan mırıldandı.

"İnatçı bir çocuksun." Söylediğine elimde olmadan gülümserken buldum kendimi. Ne diyebilirdim ki, öyleydim. Bu gece kesinlikle elim boş dönemeyecek kadar dolu ve büyük hissediyordum; bütün varlığımla hem de.

"Başka bir çocuk getirdim." dediğimde kadının gözleri yorgun ama hızla açıldı. Kaşlarını çattığında oluşan alnındaki iki çizgi ve şüpheyle kısılan gözlerindeki kırışıklıklar onun ne kadar yıpranmış olduğunu bana bir kez daha hatırlattığında onları oyalamak istemediğimi fark ederek aralarından çekildim.

"Sana istediğini getirdim. Lucas. O burada." Kadın sert bir nefes çekti önce, o kadar kesik ve o kadar titrekti ki ağlayacağını iliklerime kadar hissetmiştim anında.

Bir damla yanağının altındaki yastık tarafından emilirken içim acıyarak baktım kadına. Ne kadar çok ağlamıştı ne kadar çok ağlamaya ihtiyacı vardı... Sanki yıllardır bu hapishanede tutulurken nefes almak dışında hiçbir şeye izni yokmuş gibiydi. Ona özgürlüğünü ağlamasını sağlayarak bir nebze olsun yaşatıyorduk sanki.

Lucas'ın hareketlenen bedeni yanıma gelmek yerine yatağın diğer ucuna dizini yasladı ve kendisine arkası dönük yatan kadının saçlarını eliyle arkaya doğru taradığında bir hıçkırık daha kadının dudaklarında özgürlüğün tadını çıkarıyordu.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin