51.BÖLÜM: "Kanayan Vicdan"

150K 4.9K 1.4K
                                    

•●•

Emirzeoğlu Ailesi.

Yan yana dizilmiş üç mezar taşının adıydı aile kelimesi. Babam, annem, abim... Eksiklerdi. Ben yoktum, Asmin yoktu ama adı aileydi. Sahili gören evimizi anımsatan manzarası vardı mezarlarının. Etrafı tıpkı çocukluğumda ki gibi ağaçlıktı, ferahtı ama buram buram ölüm kokuyordu havası. Çocukluğumun evinde, hayatın renklerine bulanmış çiçekleri yoktu. Hayat burada ölüme doymayan toprağın canına susadığı kuru otlar kadar cansızdı benim için. Yaşama hevesimi canlı tutan suyum sadece Asmin'di. Elimde kalan tek şeydi. Değer verdiğim tek şeydi. Korumak, en önemlisi yaşmasını sağlamak için kendimden vazgeçmeme değecek kadar her şeyimdi. Adı soğuk mermer üzerine kazınmamış tek ailemdi.

Öyle sanıyordum. Bir gün Asmin'i de kaybedip öleceğim günü acıyla beklerken yaşamaya umut, bağıra bağıra ağlayan bir bebekteydi. "Adı Doruk." Annem ile babamın arasında yatan abimin ismi hayatıma tekrar girerken bu ismi kullanıp kullanmayacağımdan emin değildim. Çocukluğumu hatırlatıyordu. Belki saçma ama ölüme emreden kaderin tekerrür etmesinden korkutuyordu. Sanki hayata gözlerini yeniden açmış bir bebeğin yıllarla sınırlı ömrünü kısaltıyordu.

"Burcu'ya benziyor." Annesine benzeyen yüzü kadar karakteri de benzerse kader belki ona gülerdi. Annesi ve babası vardı. Avcı vardı, ben vardım; onu da korurdum. Yaşaması için her şeyden de koruyacaktım ama o bebek büyüdükçe içime hapsolmuş çocukluğum ne olurdu bilmiyordum. Size olan özlemim daha ne kadar canımı yakardı onu da bilmiyordum ki hepsinden de acısı, size ihanetim beni ne zaman öldürürdü onu hiç bilmiyordum.

"Yapamıyorum." Kenarına oturduğum annemin mezarından aldığım bir avuç toprağı ellerim arasında çevirirken, güneşin battığı İstanbul'u saran kızıllığı izledim bir süre. Ne diyecektim, neyin arkasına sığınacaktım, buraya neden gelmiştim hiç birinin cevabını bilmiyordum. Son zamanlarda o kadar çok sorumu cevapsız bırakıyordum ki, çoğu zaman ya kendimi kandırıyordum ya da hoşuma gitmeyecek cevapları aramak için uğraşmıyordum bile.

"Uzak durmayı denedim... Yemin ederim, bunu defalarca yaptım ama olmuyor." Her defasında Tanem'i nasıl kendimden uzaklaştırdığımı düşünürken aklıma dolan tek şey ona acı çektirdiğimdi ama elimde değildi. Benim de canım yanıyordu. o kıza dokunduğum ellerimle gelip saatlerce oturduğum bu mezar başında topraklarına el süremiyordum. Canlarını alanların kiri, bedenlerine ulaşacak diye korkuyor sonra o kirle Tanem'e haksızlık ettiğim için pişman oluyordum.

"Beni seviyor... Beni öyle güzel seviyor ki..." Küçük bir çocuk gibi kollarımın arasına saklanan bedeni bunu hissettiriyordu, topraktan doğmuş gözleri avaz avaz bunu bağırıyordu. Ufak bedeniyle beni koruyordu, canını yakmama rağmen beni savunuyordu, onu defalarca en geriye savuran ellerimi inatla tutuyor, sadece huzur bahşettiğini biliyormuş gibi kendini hatırlatmaktan vazgeçmiyordu. Yıllardır, zindanlara hapsolmuş çocukluğuma sokunan tek kişiydi. Asmin'e her şey olmuştum. sizin için hayatımdan fedakarlık edip çoğu şeyden vazgeçmiştim; kendimden de ama... ondan vazgeçemiyordum.

Bu araftı. Kızgın ateşte dövülen bir kılıcın teni kavuran keskinliği kadar can yakan bir araftı hem de. Benim için bir şeyler yapıyordu, kendimi sorgulamadan sonrasını düşünmeden tam da olmam gerektiği gibi birine dönüştürüyordu beni ama gerçeklerin izi hep gözlerindeydi. O da korkuyor o da lanet ediyordu ama... "Ne yapacağımı bilmiyorum. Size mi ihanet ediyorum yoksa Tanem'i mi kandırıyorum bilmiyorum."

"Özür dilerim..." Derin bir nefes almaya ihtiyacı olan kelimelerim ancak bu kadarına yetiyordu. Saatlerce anlatmak istediğim bir sevgili mi yoksa alacağım intikam için kullanacağım o adamın kızı olarak mı dinlemek isterdi annem beni, bunu öğrenebilmek isterdim. Her şeyimi ailesi yüzümden kaybetmişken, babası hayatımı elimden almışken yine de sineye çekip sevebilmeme babam ne derdi bilmek isterdim.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin