56. BÖLÜM: "Kelepçe"

125K 4.2K 2.4K
                                    

•●•

Bir insanın sabrını sınamak aptallıktı. Bir insanın sabrını birden fazla kez sınamak salaklıkdı. Cihan Emirzeoğlu'nun sabrını defalarca sınamak ise sadece akıl yoksunluğundan kaynaklanıyordu. Bunun başka bir açıklaması veya yumuşatılacak bir yanı yoktu.

"Gerizekalı değilim de neyim ben abi?."

Hemen yanımda, arabanın arka koltuğunda, sol taraftaki cama yapışmış Poyraz'ın mırıltısını duyduğumda gözlerimi ağır ağır kapatıp açarak karanlıkta ki yüzünü görmeye çalıştım. Cihan'ın karşısına çıktığı an yüzüne yediği yumruğun kanattığı burnu kızarmış ve öylesine silinmiş kan bir fırça darbesiyle yüzüne dağılmıştı. Operasyonun koşuşturmasında dağılan saçları, kirlenmiş yüzü ve uslu bir çocuk gibi dudaklarını sıkmış oturduğu yerde cezasını çekmeyi bekliyordu. Ellerini kucağında birleştirmiş, bileklerinde Cihan'ın taktığı kelepçeler vardı. Cihan onu kelepçelerken ki Poyraz'ın hali aklıma geldiğinde kıvrılmak üzere olan dudaklarımı ağzımın içine doğru toplayarak ses çıkarmamaya çalıştım.

'Yemin ederim, Hüseyin amca gönderdi!' ve yumruk. Poyraz'ın bu ilk cümlesi ve karşısında yiyeceği hükmün ilk basamağını gördükten sonra her ne kadar sessiz kalsam da tam şu anda zaten yanmış biri olarak dahasını umursamadan, "Kabul et, buna değdi." dedim fısıldayarak. Poyraz'ı daha çok sinirlendirmek isteyen sesimi azalan motor gürültüsünü fırsat bilerek duyan Cihan kullandığı arabayı evin önünde, bana tepki olarak sertçe durdurdu.

İstanbul'dan ite kalka bizi çıkarıp İzmir'e gelene kadar insanı ürperten sakinliğini korumakla kalmamış, kurbanına verebileceği en büyük korku olan bilinmezlikle bize ilk cezayı vermişti. Ne yakaladığı Avcı'ya teslim ettiği Timur denen o adam umrunda oldu ne de hala kayıp olan diğeri. Cihan önce benim ellerime hareketlerimi kısıtlayan kelepçeyi vurup Poyraz'ı bulana kadar arkasından sürüklediğinde hiç kimse karşımıza çıkmadı, Cihan'ın elinden bizi almayı geçtim başka bir şey içinde durdurulmadı.

"İnin." Cihan el frenini sesini, kasılan gerginliğine rağmen yavaşça çekti ve arabadan indi. Poyraz hemen aşağı inip Cihan'ın arkasından yavru köpek gibi gezinerek kendi suçsuzluğunu anlatmaya çalışırken, ben sadece beni arabadan indirip kolumdan çekiştirerek eve yürüyen Cihan'ı takip ettim.

"Yemin ederim peşime takıldı. Tek bıraksam da gelecektı zaten. İnadını bilmiyorsun sanki abi ya, Hüseyin amca onayladı diyorum benim bir kabahatim yok!" diyen Poyraz'a gülmek üzereyken Cihan eve girmek yerine havuzun ve bir kış bahçesinin olduğu evin biraz yakınında ki diğer binaya döndüğünde işin rengi o zaman değişti ve ilk kez itiraz ettim.

"Cihan?" Beni de Poyraz gibi duymazdan geldi. Duraksayan Poyraz'ın da diğer kolundan tutan Cihan o ana kadar yapacağına ihtimal vermediğim şeyi yaparak Poyraz'ı yanına geldiğimiz boş havuza doğru iteledi.

"Gir."

"Abi saçmalama!" Cihan Poyraz'a lafını ikiletmedi ve onu tuttuğu kolundan aşağıya iteledi. Poyraz son anda kendini toparlayıp kafa üstü düşmekten kurtulduğunda Cihan beni itelemek yerine havuzun uzunluğu boyunca yürüyüp diğer ucuna götürdü ve merdivenlerden boş havuza kibar olmayan bir itiş kalkışla indirdi. Neyse ki merdivenleri düşünecek kadar kızmamıştı demek istesem bile korkudan dilim bir şaşırmıştı.

"Cihan eğer düşündüğüm şeyi yapacaksan..." dedim ama içimde bir kıpırtı endişeyle büyüyor ve beni daha çok geriyordu. Öyle ki havanın soğuğundan mı yoksa korkudan mı bilmem sıktığım dişlerimden çenemi geçip boğazıma inen bir ağrı vardı. Operasyonda olduğu kadar cesur kalamayan ben ilk defa Cihan'ın elinden kurtulmak için debelendiğimde Cihan beni azarladı. "Rahat dur."

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin