39.BÖLÜM: "Kulüp"

96.8K 4.9K 835
                                    

Silinen bölüm.

...

Eve girdiğimde içtiğim ağrı kesicinin yine ve yine tesir etmediği baş ağrım gözlerimi kapanmaya zorlarken, yere belli bir ritimde vurduğum ayağımı durdurup karşımda oturan adama baktım. Bir üçlü koltuğun dışında sahip olduğum küçük tek kişilik koltuğuma oturmuş evi inceleyen adam akraba ziyaretine gelmiş gibi sakindi. Yani saçmalamakta kendimi aşmak istemiyordum ancak sanki biraz sonra canımlı cicimli bir konuşma yapacakmış gibi duruyordu. Onun aksine ben sabırsızdım. Konuşmak istiyordum, bir an önce bir şeylere karar verip harekete geçmek istiyordum. İçimde aylardır kendini gizleyen bir enerji sadece bu konuşmayı daha verimli kılabilmek için kendini feda ederken küçük salonumu kocaman bir stadyummuş gibi inceleyen gözler bana döndü.

"Evin güzelmiş!" dediğinde havaya kalkan kaşlarım onunla alay ediyordu. "Gerçekten mi?!" Kendime engel olamayıp güldüğümde bu uzun sürmedi. "Olanlardan sonra beni gördüğünüzde söyleyeceğiniz ilk şey bu mu?!" Kocaman açılmış gözlerle adamın başını iki yana sallamasını izledim.

"Elbette bu değil!.."dedi kaşlarını çatarak. Sonunda konuya gireceğinin hevesiyle öne kaykılırken adam, yeşil gözlerini kısarak güldü. "Aynı zamanda çok kötü bir ev sahibisin!" dediğimde pes ettim ve başımı koltuğa yaslayarak sabır diledim.

"Bir şeyler ikram etmeye ne dersin?"

"Konuşmaya ne dersin Hakan a..." Dudaklarımı sıkarak dilimi ısırdığımda, adamın dudakları buruk bir gülümsemeyle kıvrıldı. "Ben de seninle aynı fikirdeyim 'amcası'..." diye vurgu yaparak konuşurken gülümsemesi genişledi. "Şimdi kalk bana içecek soğuk bir şeyler getir! Ev senin sinirinle kaynamış gibi sıcak." Fitursuzca ceketini çıkarıp koltuğa yerleşirken ceketini bana uzattığı ceketini almadan mutfağa yürüdüm.

Hala adamın bu tavırlarının etkisinden çıkamamış halde afallarken, aklımdaki sorular yüz seksen derece dönerek bambaşka bir yere taşınmıştı. Şu an şifreler bir kenara atılabilidi çünkü en son konuşmamızda, yeğenine bir şey olduğu taktirde bunun hesabını soracağını belirterek beni tehdit eden adam şu an hiç olmadığı kadar içtendi. Sanki bir hafta önce onlara karşı değilmişim gibi sanki ailesi benim yüzümden zarar görmemiş gibi...

Boyu benim kadar olan küçük buzdolabından aldığım meyve suyunu bir bardağa boşaltıp ona verdiğimde, teşekkür ederek alıp bardağı yarıya kadar içti.

Kalktığım yere tekrar otururken benden çok onları ilgilendiren konuya önden giriş yaparak, "Poyraz'la konuştum!" dedim. Adam başını onaylar gibi sallarken "Duydum," diye karşılık verdi. "Silah zoruyla konuşturtmuşsun?"

"İşe yaradığını yeni keşfettiğim bir şey!" Adam burnundan kısa bir nefes vererek gülerken bacaklarını ileriye uzatarak arkasına yaslandı. "Poyraz gerektiği yerde ölmek için eğitilmiş bir Avcı! Her ne kadar henüz asıl yüzleriyle tanımamış olsan da... sen yine de herkese karşı silahını kullanma. Bil diye söylüyorum, eğer gerçekten konuşmak istemese o silahı senden saniyesinde alabilirdi." Adamın, yaptığım hareketle dalga geçiyormuş gibi beni bilgilendirmesi kendimi elimde silah varken bile güçsüz hissettirdiğinde aklıma gelen ilk şeyi, mantık sınırları içine girmeden dile getirdim. "Bir Avcı olmak için ne gerekiyor?"

"Kız olmamak!"

"Avcı'da kadın üyelerin olduğunu biliyorum!"

"Yaşı küçük kız olmamak!" İçimde adım adım büyüyen öfkemi kontrol altında tutmaya çalışarak dişlerimi sıktım. "Annem size katıldığında liseye yeni başlamıştı!" Tek kaşını kaldıran adam bu bilgiye nereden eriştiğimi sorgulayarak bana bakarken sorumu yineledim. "Avcı olmak için ne gerekiyor?"

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin