41.BÖLÜM: "Geçmiş"

97.7K 4.9K 794
                                    

•●•

Koşuşturması dinmeyen bir şehrin gürültüsü vardı içimde. Çığlık atan kelimeler, hangisinin öne çıkacağına karar verilemeyen duygular, durmadan bir varolup bir yok olan fikirler ve fazlası... Tüm bu keşmekeşin içinden olması gerekeni çekip alamıyordu aklım. Tepki vermek için beynime gönderdiğim her sinyal karmaşayı geçip emri yerine getiremiyordu. İçim karışık ama bir o kadar donuktu dışım. Adım atamıyordum, birileri yanımdan geçmek için beni kenara itmese hareket edemiyordum, bir şeyler söyleyemiyordum.

Az önce ki çırpınışlarım, yardım istediğimde odaya doluşan adamların telaşıyla, Asmin'in git gide rengini kaybeden yüzü gibi dinmiş korkudan dilini yutmuştu. Cihan'ın, amcasının ve sakinliklerini korumaya çalışan bir kaç kişinin bakışlarında kendini gösteren korku benim ödümü koparmıştı. Hepsi gibi bende Asmin'e bir şey olacağı için korkmuştum. Birinin hayatına daha dolaylı yoldan sebep olmanın korkusuydu bu.

"Birinci hattın kapısını açın!" diye bağırdı Hakan amca. Durmadan Asmin'in adını sayıklarken, elindeki yaraya aldırmadan kardeşini kucaklayan Cihan'ın yanında dışarı çıkarlarken, yerde ki boş ilaç şişesinde ve yırtılmış, un ufak olmuş kağıda gitti gözüm. O beyaz parçaları bir araya getiren yazılar her ne ise, Asmin'in bedenine yüklenen son belki de en ağır yüktü ki en sonunda isyan etmişti.

Boşalan odada öylece dikilmeye devam ederken, içeriye koşarak giren Okan, yerde ki boş ilaç şişesini alıp geri döndüğünde koluna yapıştım. "Hastaneye götürdüler değil mi?" diye son derece gereksiz bir soruyu sorduğumda kaskatı kesilmiş çenesini serbest bırakarak başını salladı.

Tekrar kapıya doğru ilerlediğinde kolunu daha sıkı kavradım. "Beni de götürür müsün?" Ne dediğimi pek dinlemiyormuş gibi sadece avucundaki ilaca yoğunlaşmış olan Okan, "Hadi," dediğinde onunla birlikte çıktım odadan. Ortalıkta kimse görünmüyordu ancak yukarıda ki gürültüye bakılırsa burası tamamen boş bırakılmamıştı. Zaten beni de ilgilendirmiyordu.

Okan'ı takip ederek kırık cam parçaları üzerinden geçip açtığı cam kapılardan birini geçerek dar bir koridoru koşar adım geçtik. İleride ki açık demir kapının çıktığı otoparkta camları siyah filmli iki minübüs, ve bir kaç araba dışında karanlıkta kalan başka araçlar farkediliyordu ancak durup inceleyecek durumda değildim. Biz otoparka girdiğimiz anda Asmin'in bindirildiği araba başka bir arabayı takip ederek hareket ettiginde Okan'ın çalıştırdığı pikaba bindim.

Yer altından devam eden dar bir yolu beş dakikaya yakın bir sürede, ki bunu arabaların son sürat gitmesi nedeniyle bu kadar çabuk ilerlemiştik, katedip İzmir trafiğinin içinden geçerek yakınlarda bir hastaneye kavuşmamız bir kaç dakikayı almıştı. Rastgele parkedilen arabalardan hızla inen adamlar çevredekilerin dikkatini çektiğinde kucağında ki Asmin'i gelen sedyeye yatıran Cihan'ın arkasından acile girdim. Okan'ın elinde ki ilacı, yer yer kan akan yaralı eliyle alıp Asmin'in başında emirler yağdıran doktora uzatırken bir yandan da ne olup bittiğini, doktorun sorduğu sorularla birlikte hızlı hızlı anlatıyordu.

"Tamam, onunla bizzat ilgileneceğim," diyen doktor Cihan'a eliyle dışarıyı işaret ederken Cihan onu görmüyordu bile. Nefes nefese olduğu yerde durmuş sedyede öylece yatan Asmin'i izlerken hemşire onu iteleyerek bir kaç adım geriletmiş ve kapıyı yüzümüze kapatmıştı.

"Cihan?" Hakan amcanın omzuna koyduğu eli silkip geri dönerek hırsla bağırdığında herkes gibi bende bir adım geri gittim ama gözlerim sadece onun üzerindeydi.

"Lanet olsun!" Duvara vurduğu yumruğuna alnını yaslayıp soluklanırken, bütün vücudu gerilmiş ve özgür kalmak için çırpınıyordu sanki. Sırtı aldığı hızlı nefeslerle bir inip bir kalkıyor, yüzünü döndüğü duvara doğru bir şeyler mırıldanıyordu.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin