- XXVII -

1.6K 72 17
                                    

27. BÖLÜM

Kendimi içinde bulunduğum ana odaklamam zordu. Hatta zor değil, imkânsızdı adeta. Aklım yaşanılanlardaydı. Aklım son birkaç ay boyunca başıma gelenlerdeydi. Kim böylesine tepe taklak olabilirdi? Kim öylesine akıp giden hayatının bir anda tamamen değişmesine sadece seyirci kalabilirdi ki?

Olanları kronolojik sıraya sokmaya çalıştım...

Her şey o otobüs kartının kaybolduğu gün başlamıştı; 30 Aralık günü. En yakın arkadaşımla eve dönerken kartımı kaybettiğimi anladığım esnada bambaşka birine dönüşmeye başladığımı nasıl bilebilirdim?

O gece baktığımız Tarot falını düşündüm... Falımda çıkan kartların hepsini hatırlıyordum, bir an bile aklımdan silinmeleri imkânsızdı. Nisa'nın falımı açarken kurduğu cümleler beynimde tekrar tekrar yankılandı.

"Sihirbaz Kartı... Yeni bir dönem ve önemli kararlara işaret eder." Hayatımın o gün tamamen değiştiği göz önünde bulundurulduğunda kartın etkisini hemen gösterdiği açıktı. "Ay Kartı. Kötülüğü simgeler, gelecekten haber verir." Bu kartın başıma neler açtığını hatırlamak dahi istemiyordum. "Son Hüküm Kartı, ters. Fiziksel sağlığın bozulması, umutların kaybolması anlamlarına gelir." Beynim gerçeği bana bağırdığı esnada tüylerim ürpermişti; ben kanserdim. "Ters Kader Kartı. Mutsuzluğun habercisidir."

Gözlerimin önünden Ege'nin bana atmış olduğu mesajın geçtiğini görebiliyordum. "Kent kartını okulun bahçesinde buldum. Müsait bir anında vermek isterim, iyi geceler."

Ardından yaşadığımız her şey gözlerimin önünden geçti, tekrar ve tekrar. Ege ile olan konuşmamız, kartımı ondan aldığım gün, okulun bahçesindeki bankta oturduğumuz o gün, evime geldiği ilk gün, kavga ettiğimiz anlar, pijama partisi yaptığımız zaman... Bir isim, bir soy isim. Ege Gürcan.

Ardından acılı hatıralarım belleğimin saklı köşelerinden gün yüzüne çıktı. Bayıldığım gün hastanede gözlerimi açışım, kanser olduğumu öğrendiğim o an, biyopsi olduğum o gün, doktorlarla olan görüşmelerim teker teker gözlerimin önünden akıyordu.

Biraz daha yakın geçmişe geldim. Annemi ağlarken bulduğum o gün, babamın velayetimi istediğini öğrendiğim an, onu ilk kez gördüğüm gün, onunla buluştuğum zaman, evinde kaldığım hafta sonu, havaalanında bir kardeşim olduğunu öğrendiğim dakika...

Arkadaşlarımla olan görüntülerim bir gülle gibi kötü anılarımı yıkarken gülümsedim. Kürşad'a ve Nisa'ya sarıldığım o dakikalar, birlikte geçirdiğimiz eğlenceli öğle araları, sınav sonrası teneffüslerimiz, ikisinin sevgili olduğunu öğrendiğim o gece, onların ayrıldığı öğle arası, yine de arkadaşlığımızı bozmadan bir zincir gibi birbirimize bağlandığımız o kucaklaşma sahnesi... Beni kendime getirmeye yetmişti.

Bu anları sadece izlemiyor, adeta yeniden yaşıyordum. Yaşadığım ilk anlarda olduğu gibi tüm duygular bedenime akıyordu sanki. İçinde bulunduğum duygu selinde boğulmaya çok yaklaşmıştım. Hislerim birer bedene bürünmüş ve beni kendi içlerine çekmeye çalışıyorlardı ki Eftelya'nın sesi beni kendime getirdi.

"Beyza, iyi misin?" Gözlerimi açıp sesin geldiği yöne bakınca aniden göz bebeklerime dolan ışıkla kısa bir anlığına kör kaldım sandım. Gözlerimi birkaç kez kırparak görüşümü düzeltmeye çalıştım. Yeniden gerçekten olduğum yerdeydim.

Annem, babam, Eftelya, Buse, Nisa, Kürşad ve Ege ile beraber bir restorandaydık. Zihnim yeniden içinde bulunduğum ana odaklanırken gerçekler beynime hücum etti. Yarışmayı kazanmıştık, il yarışmasında birinci olmuştuk. Önümüzdeki hedefimiz İstanbul'du ve ona hazırlanacaktık. Şu an bir restorandaydık ve kendi aramızda küçük bir kutlama yapıyorduk.

Kader KartıWhere stories live. Discover now