- IX -

7.7K 401 43
                                    

Bölüm parçamızı çok severek dinliyoruum ^^

9. BÖLÜM

Nisa bana kaşlarını kaldırmış bir şekilde bakarken, lokmamı hala yutmadığımı fark ettim. Gözlerimi ondan kaçırdıktan sonra olabildiğince hızlı bir şekilde düşünmeye başladım ve lokmamı ağzımda döndürmeye devam ettim.

Bana bu kadar yakın olmasını istemiyordum. Ya da bu kadar çok ilgilenmesini. Benim sorunlarıma burnunu sokamazdı. Fakat bu durum biraz da hoşuma gitmişti. Beni koruyan birilerinin olması garip şekilde iyi geliyordu. Mutlu hissettiğim söylenebilirdi belki.

Lokmamı on yedinci kez ağzımda çevirdikten sonra yuttum ve Nisa’ya baktım. Hala ne yapacağımı anlamaya çalışırcasına bana bakıyordu. Soğumuş çayımdan bir yudum aldım ve Nisa’ya bilgisayarı bana ver anlamında bir işaret yaptım. Bardağımı yarım kalmış sandviçimin yanına koyduktan sonra bilgisayarımı kucağıma yerleştirdim ve parmaklarımı yavaşça klavyenin üzerinde gezdirdim. Nisa’nın beni izlediğini biliyordum fakat umursamadım. Yavaşça mesaj yazmaya başladıktan sonra parmaklarım istemim dışında yazmaya devam etti.

“Bana bak Ege, senin yüzünden bunlar başıma geldi. O gün yanıma gelmeseydin bunlar olmayacaktı. Ya da o lanet kartı verdikten sonra yanımdan defolup gidebilirdin. İşlerime burnunu sokmaktan vazgeç! Anladın mı beni?! Vazgeç! Senden iğreniyorum artık. Senin yüzünden hayatım boyunca duymadığım küfürleri duydum. Artık çık git hayatımdan. Çık ve git!”

Yazmayı bitirdikten sonra bir an bile tereddüt etmeden gönder tuşuna bastım ve sinirle bilgisayarı Nisa’ya uzattım. O merakla bilgisayardaki yazıları okumaya devam ederken ben de sırt çantama uzandım ve içini kontrol ettim. Bugünkü derslerin kitapları, kalemliğim, en az üç tane okuma kitabı, yedek kulaklık ve cüzdan. Tamamen hazırdım. Fermuarımı kapatırken Nisa cırlayarak “Beyza!” diye bağırdı. “Sen ne yaptın?!”

Bakışlarımı ona çevirdiğimde bilgisayar hala kucağında, yatakta oturuyordu ve gözlerini pörtletmiş bir şekilde bana bakıyordu. Omuz silkerek karşılık verdiğimde küçük bir “Hah!” sesi duymuştum. “Bu çocuk seni önemsiyor Beyza! Önemsiyor.”

Gözlerimi devirerek sırt çantamı omzuma attım ve “Bundan bana ne?” diye sordum. Nisa bilgisayarı bırakıp ayağa kalktı ve kolumdan tutup kendine çevirdi. Gözlerindeki şaşkınlığı hala görebiliyordum. Bir zamanlar ona söylediğim bir şeyi, benim sesimi taklit ederek söylemeye başladı.

“Ben aşka inanmıyorum Niss. Ben birilerinin beni önemsemesini istiyorum. Sevginin ve önemseme duygusunun bu dünyada aşktan daha önemli olduğunu düşünüyorum. Fakat nefrete daha çok güveniyorum. Nefret bu dünyadaki en kutsal duygu, tıpkı Uğur’un yazdığı metindeki gibi…” derken aklıma Uğur’un yazdığı metin geldi.

Kelimesi kelimesine hatırladığım kompozisyon ödevi…

“Nefret nedir?

Bana göre nefret birinden aşırı derecede hoşlanmamaktır. Ona karşı ölesiye bir kin beslemektir.

Peki ya aşk?

Aşk herkes için farklıdır. Kimisi aya benzetir aşkını, hep bir gizlilik vardır aşklarında. Hep bir ulaşılmazlık. Kimine göre güneşe benzer aşk. Koskocamandır. Fakat sevgisini, aşkını karşısındakine verdikçe, kendini tüketir. Bazılarına göre de aşk yıldızlara benzer. Bol ışıklı bir gecede göremeyiz onları. Ama orada olduklarına eminizdir. Göremesek bile yıldızlar oradadır.

Fakat nefret aşk gibi değildir.

Siyahtır. Simsiyah.

Kendinden başka hiçbir şeye benzemez nefret.

Kader KartıWhere stories live. Discover now