- XIX -

5.1K 297 55
                                    

19. BÖLÜM

Sinirle ayağa kalkarken, telefonu sertçe yatağın üzerine fırlattım.

Bunu benden nasıl saklayabilmişlerdi, gerçekten?! Nasıl olmuştu da beni sürekli suçlarken kendileri beni hiçe sayabilmişlerdi? Bunları düşündükçe saçlarımı yolmak istiyordum.

Başımdan başlayıp tüm vücuduma yayılan titreme dalgasının, sinirden olduğunu düşünüyordum. Sağ elimi ağzıma götürüp tırnaklarımı kemirmeye başladım. Harika! En nefret ettiğim şeyleri de yapmaya başlamıştım artık fakat kendimi durduramıyordum. Uğur’u daha iyi anlayabiliyordum şu an. Sinirli olduğunda hep tırnaklarını kemiriyordu çünkü.

Odamın kapısı açıldığında, sinirle arkama döndüm. Gelen kişi tahmin etiğim gibi Nisa’ydı. Gülümseyerek bana baktığında, suratına okkalı bir tokat patlatmak istediğimi fark ettim. Benden sevgilisini gizlemişti! Üstelik sevgilisi sıradan bir insan değildi! Uğur’du!

Uğur Kürşad!

En yakın erkek arkadaşım!

İkisi de benim en yakın arkadaşımken, benden sevgili olduklarını gizlemeleri; bütün hücrelerimle onlara karşı bir nefret duymama sebep oluyordu. “Beyz, iyi misin?” Nisa’nın sorusunu duyunca, histerik bir kahkaha attım. O an, ona yapabileceğim en kötü şeylerden biri aklıma geldi.

“Tabii ki iyiyim,” dedim sinirli sesimi gizlemeye çalışarak. “Gel otur, sana bir şey anlatacağım.” dedikten sonra yatağa oturdum ve elimi yan tarafıma vurarak buraya gelmesini işaret ettim. Nisa anlamayan gözlerle yanıma doğru gelirken, dudağını dişledi. O an onu az da olsa korkutabildiğimi anladım. Nisa endişeli olduğu zamanlar, hep dudağını dişlerdi. Telefonunu eline aldıktan sonra yanıma oturdu.

“Sana bir şey anlatacağım,” dedikten sonra yapmacık bir şekilde gülümsedim. Nisa çabucak “Beyza sana bir şey söylemeliyim.” dediğinde sesindeki tedirginlik kendini belli ediyordu. İçimdeki şeytani taraf seslice kahkaha atarken elimi kaldırarak onu susturdum. “Anlatacaklarımı dinle,” dedim ve söze başladım. Yalan haber de olsa, Nisa’nın suçunu kendiliğinden itiraf edeceğine adım gibi emindim.

“Uğur’ların sınıfındaki Deniz’i tanıyorsun değil mi? Hani Uğur’un ön sırasında oturan, siyah saçlı çocuk?” dediğimde hızla kafasını aşağı yukarı salladı. “Onların üçlü bir tayfası var ya; Ecem, Deniz ve Sude. Ecem şu kıvırcık olan, Sude de uzun kahverengi saçlı. Tanıyorsundur.” Nisa yine kafasını aşağı yukarı salladıktan sonra kaşlarımı kaldırdım ve gülümseyerek devam ettim. “Deniz ve Sude çıkıyorlarmış!” dedikten sonra gözlerimi şaşkın bir biçimde pörtlettim.

Nisa’nın ağzı küçük bir o şeklini alırken “Hadi canım!” diye küçük bir çığlık çıktı dudaklarının arasından. Kafamı aşağı yukarı sallarken, “Ya, ama işin ilginç tarafını henüz bilmiyorsun. Ecem’in bundan haberi yokmuş!” dediğimde gözlerimi daha çok açtım ve garip bir çığlık attım. Nisa’nın suratındaki şaşkınlık ifadesi yavaş yavaş kaybolurken, yerini üzüntüye bırakıyordu. Dudakları hafifçe aşağıya doğru kaymış, gözleri sulanmıştı.

“Beyza, beni dinler misin?” dediğinde, yavaşça bacağına dokundum. “Bekle! Asıl olay şu ki, Ecem ve Sude kavga etmişler! Duyduğuma göre Ecem, Sude’yi bir güzel dövdükten sonra Deniz’in bütün sırlarını açığa çıkarıp onlarla olan ilişkisini kesmiş.” Kafamı, çokbilmiş bir çocuk edasıyla sallarken, Nisa’nın ne kadar üzüldüğünü anlayabiliyordum. Sağ elini yavaşça sıkıp açarken ben de eğlenerek devam ettim.

“Az bile yapmış açıkçası,” dedim ve omuz silktim. “Şahsen, sen ve Uğur çıksanız ve benim bundan haberim olmasa-“ Sözümün gerisini getiremeden, Nisa’nın ağlamaklı sesini duydum. “Beyza biz Uğur’la çıkıyoruz.”

Kader KartıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin