- VII -

7.8K 434 50
                                    

İlk yıldızlı yeri gördüğünüzde, bölüm parçasını başlatın lütfeen ^^ İyi okumalar!

7. BÖLÜM

Şu an kokudan öylesine başım dönüyordu ki, en son ne dediğini bile duymamıştım.

Bu çocuk leş gibi sigara kokuyordu. SİGARA!

Bu dünyada en nefret ettiğim şeylerden biriydi. Ayrıca kulağımdaki kulaklıkta şarkı değişmişti ve şu an o şarkıya odaklanmıştım. Sigara kokusu ve değişen şarkı… Ne muhteşem ikili ama!

Çocuk gülümseyerek suratıma bakarken kaşlarımı çattım. “Sigara kokuyorsun!” dediğimde moralinin bozulduğu gayet açık bir şekilde belliydi. Tek kaşını kaldırarak “Son dediğime değil de sigara kokuma mı takıldın gerçekten?” dediğinde koku daha da yoğunlaşmıştı. Bu çocuk gerçekten sigara içiyordu ve bunu gizlemiyordu bile!

“Yanımdan kalkar mısın? Dediklerin umrumda bile değil. Sigara kokuyorsun! Sigara.” Dedim son kelimeye özellikle vurgu yaparak. “Bana bak,” dedi. Çenesi kasılmıştı. Ayrıca kulakları hafifçe hareket etmişti. Gözlerini de devirmişti. “Sigara içmeme karışamazsın, Mavi.”

Bana mavi demesine sinir oluyordum. Bir kere ben maviden nefret ederdim! “Bana bak,” dedim onu taklit ederek. “Bana mavi deme! Maviden nefret ederim! Anlıyor musun? Ayrıca, sigara kokusu üzerime bulaşacak. Defol!” Ben konuşmamı bitirince gülümsedi. Gülümseyince gözleri kısılıyordu. Çenesi iyice yayılıyor ve hafifçe dişleri gözüküyordu. “Korkma. Sana sarılmadıktan sonra kokusu üstüne sinmez kolay kolay. Sarılayım mı?” dediğinde kaşlarını havaya kaldırmıştı ve bir cevap bekliyordu. Çoğu kız için şirin sayılabilirdi ama bence mide bulandırıcıydı.

“Tabi ki hayır!” dediğimde gülümsedi. “Bunu istersin belki.” Dediğinde biraz daha ondan uzaklaştım. Kokuyu artık alamıyordum. Büyük ihtimalle alışmıştım. Bakışlarını yere diktikten sonra ellerini açık gri montunun cebine soktu. “Ne dinliyorsun?” diye sordu. Burada böyle oturup muhabbet mi edecektik yani?! “Buradan kalkar mısın?” dediğim sırada birinin adımı seslendiğini duydum.

“Beyza!” diye bağırmıştı biri. Telaşla bakışlarım kantinin önüne gittiğinde beden eğitimi öğretmenimiz Güral Hoca’nın merdivenlerden inerek bize doğru baktığını gördüm. Korkudan istemsizce ayağa kalkarken ağzım açık kalmıştı. Kulaklığımın tekini çıkarıp montumun cebine sıkıştırırken diğer elimle eteğimi düzelttim. Ege’ye baktığımda gülerek Güral Hoca’ya bakıyordu. Ne yapıyordu bu çocuk?!

Güral Hoca adımlarını hızlandırarak bize doğru gelmeye devam ediyordu. Sanki her adımında kaşları daha çok çatılıyordu. Ben korkuyla dudağımı ısırdığımda Güral Hoca “Beyza! Ne yapıyorsun sen burada?!” dediğinde “H-hocam ben.” Diyebildim ve sustum. Ne yapıyordum cidden? Teknik lisenin kırolarından biriyle kendi okulumun bahçesinde oturuyordum. Ders saatinde!

Güral Hoca iyice yaklaştığında Ege’yi fark etti ve gülümsedi. Ben mi yanlış görüyordum ve Güral Hoca ona gülümsüyor muydu gerçekten?! “Ege.” Dediğinde Ege ayağa kalktı ve hocanın elinden tutup tokalaştı. “Merhaba hocam.” Dedikten sonra aralarında ufak bir konuşma geçti. Ne konuştuklarını anlamıyordum ama antremandan falan bahsediyordu. İlgilenmiyor gibi yaptım ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Hocaya ne diyeceğimi düşünüyordum.

Sonunda Güral Hoca, Ege’ye “Sen neden buradasın?” diye sorduğunda ne cevap vereceğini düşündüm. Bu sırada hava iyice soğumuştu. Montuma sıkıca sarındım. “Hocam ben,” dedikten sonra bana döndü. Bu sırada Güral Hoca da tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. “Birkaç basket atışı yapayım, çalışayım demiştim. Topum buraya kaçtı. Sonra da işte, Beyza’yla karşılaştık.”

Kader KartıWhere stories live. Discover now