- XXII -

3.4K 188 46
                                    

Arkadaşlar bazı sorunlardan dolayı bölümü sildim. Yorum yapanların yorumlarını yeniden yükledim. Yeni bölüm bu. En alttaki iki bölüm sildiğim bölümlerdir.

Bölüm parçamız Sia'dan Chandelier ve multimedia'mız var. Yazar Notu kısmında upuzun bir not sizi bekliyor. Bölüm Damla'm için. İYİ OKUMALAR!

22. BÖLÜM

"Anne, ben geldim!" 

Kapıyı kapatıp montumu çıkarırken anneme eve geldiğimi haber verme ihtiyacı hissetmiştim. Evde olup olmadığını bilmiyordum. Ayakkabılarımı da yerine yerleştirdikten sonra oturma odasına göz attım. Annemi göremeyince yatak odasına yöneldim ve kapısını tıklattım. Cevap alamayınca hafifçe kapıyı açtım ve içeriye göz attım. Annemin burada da olmadığını görünce evde olmadığına kanaat getirdim ve hızlı adımlarla odama yürüdüm. 

Telefonumu masamın üzerine bıraktıktan sonra kıyafetlerimi hızla çıkardım. Siyah eşofman altımı ve mor tişörtümü giydikten sonra lavaboya doğru yöneldim. Ellerimi ve yüzümü yıkadıktan sonra havluyla kuruladım ve odama geri döndüm. Her ne kadar normal bir şekilde davransam da aklımı kurcalayan tek bir şey vardı: Babam.

Saçımı basit bir topuz yapıp yatağıma kurulduktan sonra telefonumu elime aldım. Bildirimleri kontrol ederken haftaya İstanbul'a gideceğim düşüncesi beni yiyip bitiriyordu. Babamın bana göstereceği sürprizin ne olduğunu az çok tahmin edebiliyordum gerçi. Muhtemelen bir sevgilisi vardı. Hatta belki karısı... Bu düşünceler mideme kramp girmesine sebep olurken babamın dış görünüşünün ne kadar harika olduğu bir kez daha aklıma gelmişti. Siyah uzun saçları onu çekici yapıyordu. Uzun boylu olması ona kafamı kaldırarak bakmama sebep olsa da hayalimdeki "baba" sıfatına uyuşuyordu. Gamzeleri suratına bir tatlılık katarken sürekli gülümsemesini istiyordunuz. 

Babasını sonradan bulan bir kızın düşüncelerini herkes anlayamazdı. Bir kızın ilk prensi babası olurdu bu hayatta. Benim gibilerin kraliyet topraklarındaysa daima prens eksik kalırdı. Sırtını yaslamak istediği bir ağaç olmazdı benim gibi kızların. Onlar mutlaka ayakta kalmak zorundalardı. Çünkü bilirlerdi ki, düşecek olurlarsa onları kaldıracak bir babaları olmazdı. Yoruldukları zaman gölgesinde dinlenebilecek bir babaları olmazdı benim gibi insanların. 

Telefonum titreyince düşüncelerimden hızla kurtuldum ve ellerimin tersiyle gözümün kenarlarında biriken yaşları temizledim. Arayan kişinin Ege olduğunu görünce suratıma aptal bir gülümseme yayılmıştı. Hızla gelen çağrıyı yanıtladım ve sesimin neşeli çıkmasını umarak "Merhaba!" dedim.

"Merhaba, Mavi," dediğinde görmeyeceğini bilsem de gülümsedim. Kafamı yastığıma gömerken "Eve geldin mi?" diye sordu. 

"Evet, ne oldu?" Onu cevaplarken bir yandan da tavanımı izliyordum. Odamdaki tek boş yerdi. Orayı çeşitli şeylerle doldurmalı mıydım acaba? Bu konuyu daha sonra düşünmek için aklımın bir köşesine not ettim. "Tamam eve geliyorum," Ege'nin sesini duyunca düşüncelerimden sıyrıldım. Tam itiraz edecektim ki telefonun kapandığını belirten o gıcık sesi duydum. Oflayarak telefonu masamın üzerine bıraktım ve Ege'ye bir küfür savurdum. 

Muhtemelen evin yakınlarındaydı. Hızla yatağımdan kalktım ve koşar adımlarla banyoya gittim. Babamın yanına giderken sürmüş olduğumu göz kalemimi çıkartmaya çalışırken bir yandan da topuzumu bozdum. Göz kalemimi tamamen temizledikten sonra topuzumu yeniden yaptım. Her ne kadar bir erkek için süslenecek bir kız olmasam da akmış göz kalemiyle Ege'nin karşısına çıkmak istemezdim. Banyonun kapısını kapatıktan sonra kapının çalan ziliyle irkildim. 

Kader KartıМесто, где живут истории. Откройте их для себя