- XVIII -

5.8K 332 69
                                    

Biliyorum, geç kaldı! Fakat yine uzun bir bölüm ve seveceğinizi umuyorum! Perşembe günü doğum günümü kutlayanlara da ayrı teşekkürler! Multimedia bölümünde, hikayem için böyle elle yapılmış ilk çalışma var, ayrıntısını bölüm sonunda anlattım. Bölüm parçasını Ege'nin yerinde açarsanız tam uygun olur. İYİ OKUMALAR! 

18. BÖLÜM

Daha önce birini hiç öpmemiştim.

Yani dudaktan.

Yanaktan tabii ki öpmüştüm.

Neler düşünüyordum ben böyle?!

Dudaklarımı, yavaşça Ege’nin dudaklarında gezdirirken, gözlerimi sıkıca kapattım. Böyle bir durumda, kitap karakterlerinin neler yapabileceğini düşündüm.

Sevdiği adamla bir arkadaş olmak zorunda olan Emma, eminim ki böyle cesurca bir öpücük verebilirdi. Dexter’ın ne yapacağı bir merak konusuydu tabii ki.

Peki ya Annabeth? Ah, o her zaman sevdiği kişi tarafından seviliyordu bir kere. Yani öpüşmeleri kadar doğal bir şey yoktu.

Hazel Grace Lancaster? “Benim hastalıklı Hazel’ım.” Diye düşündüm. Augustus onun için canını bile verebilecekken, sonsuzlukta bile öpüşebilirlerdi onlar.

Katniss? Asla duygularından emin olamayan sert kız. Peeta da her zaman onu seviyordu. Fakat Katniss tam bir paylaşılamayan kızdı. Peeta ve Gale ‘in amansız aşkları arasında sıkışıp kalmış…

Ne diyordum ben?! Hangi normal insan öpüşürken kitap karakterlerini düşünürdü ki? Her neyse, normal bir genç olmadığımın farkındaydım.

Ege yavaşça dudaklarını araladığında, istemsizce titredim. Bana karşılık vermemeliydi. Vermemesi gerekiyordu. Veremezdi. Geri çekilmeye çalıştım ama olmuyordu. Yapamıyordum. Belki de geri çekilmek için uğraşmıyordum bile, bilmiyordum.

Ege’nin dudaklarının yavaşça aralandığını hissederken, ellerini yavaşça belime koyduğunu hissettim. Ürkek davranıyordu. Ondan daha istekli görünmek istemiyordum. Kollarımı yavaşça boynuna doladığımda, belime koyduğu ellerini sertçe bastırdı ve ona yapıştım. Vücutlarımız birbiriyle bütünleştiği sırada, Ege’nin yavaşça aşağı doğru kaydığını hissettim. Fakat benden kaçmıyor, beni de beraberinde çekiyordu.

Aklıma yine Annabeth ve Percy geldiğinde, zihnimden uzaklaştırdım. Şu an, Ege’yle beraberdim ve kitapları düşünecek halim yoktu. Ama onlar da aynı… Kendime sinirlendim ve serbest bıraktım. Tabii ne kadar serbest bırakabildiysem. Kalbimin atmadığını düşünüyordum. Böyle hissettireceğini asla tahmin etmemiştim.

Yavaşça Ege’nin üstündeki yerimi alırken, kasıklarının üzerinde oturduğumu fark ettim. Aklıma Tumblr’daki “Just Friends” fotoğrafları gelince, kendimden bir kez daha iğrendim. Neden beynim böyle şeyleri düşünüyordu ki? Acaba herkeste oluyor muydu bunlar? Yavaşça üzerine doğru eğildiğimde, ellerimi yüzüne koydum. Dudaklarımız, dans ediyormuşçasına hareket ederken, dilinin dişlerime değdiğini hissettim.

Tanrım, bu iğrençti! Ama garip bir şekilde… garip hissettiriyordu!

Nefes almak için, yavaşça dudaklarımı ayırdığımda, elleri hala belimdeydi. Ellerimi yüzünden çektiğimde, kendimi boşlukta gibi hissettim ve dengemi kaybettim. Tutunacak bir yer ararken, komodinin üzerindeki kitaplarımı yere düşürdüm ve abajuruma çarptım. Annemin bu sese mutlaka uyanacağını bildiğimden, endişeyle geri çekildim ve Ege’ye baktım. Gülmemek için kendini zor tuttuğu her halinden belli oluyordu.

Kader KartıTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang