- X -

7.4K 444 52
                                    

Bölüm parçasını açın ve kendinizi Rihanna'nın huzurlu sesine bırakın... İyi okumalar!

10. BÖLÜM

Ben dalgın bir şekilde sınıfa girdiğimde sınıf ilk kez boştu.

Çantamı sırama bıraktıktan sonra sınıftan çıktım ve hemen karşı sınıfa geçtim. Oğulcan’ı bulmam gerekiyordu ve Uğur’la da konuşmalıydım. O belki bir şeyler biliyordur umuduyla sınıfa girdiğimde onların sınıfının dolu olduğunu gördüm. En azından bizimkine göre gayet iyiydi.

Uğur, sınıftaki diğer erkeklerle konuşuyordu. Mert kaşlarıyla beni işaret edince Uğur arkasını döndü ve bir şeyler söyledikten sonra yanıma geldi. “Günaydın,” diyerek gülümsediğinde ben de karşılık verdim. “Uğur bir şeyler var,” dediğimde kaşlarını kaldırdı. Bu sırada merdivenlere yönelmiştik. “Konuşmamız gerek.”

Uğur bana merakla bir şeyler sorarken ben de nasıl anlatacağımı düşünüyordum. Bu sırada merdivenler bitmişti ve biz de bahçeye, törenin yapılacağı alana çıkmıştık. Ben banklardan birine yönelince Uğur da peşimden gelmiş hemen yanıma oturmuştu. Kafamı ona baktığımda merakla suratıma bakıyordu. Gözlerimi kaçırıp etrafa baktım. İnsanların bana baktığını görebiliyordum. Beni işaret edip delici bakışlarını üzerimde gezdiriyorlar ve yanlarındaki kişilere bir şeyler fısıldıyorlardı. Bu canımı sıktığı için gözlerimi yere çevirdim.

“Hadi artık Beyz.” Uğur’un bıkkın sesini duyduğumda oflayarak anlatmaya başladım. “Bak, okulun sitesinde olan olayı biliyorsundur. Neyse. Ona girmeyeceğim. Ben onu okuduktan sonra Nisa bize gelmişti. O sıra Ege bana mesaj attı. İşte bunu yazanı bulacağım gibisinden. Bilirsin sevmem bu şeyleri. Bana yakın olmasını istemiyorum. Sonra işte ben buna ters cevaplar verdim falan. Bu sabaha kadar hiç konuşmadık. Sonra bu sabah bana mesaj attı. Oğulcan’la ilgili.” Dedikten sonra derin bir nefes verdim.

Kafamı kaldırdığımda Uğur kaşlarını çatmış dediklerimi anlamaya çalışıyor gibi gözüküyordu. Bir müddet sessizlik olunca “Devam et.” Dedi. Kollarımı göğsümde birleştirip bakışlarımı yere diktim ve devam ettim. “Oğulcan kardeşini dövmüş Ege’nin. Ama Oğulcan böyle bir şey yapmaz ki! Biliyorsun Uğur. Bana onu öğle arası bahçeye çağırmamı söyledi. Ne yapacağım?”

“Sen Cuma günü olanları bilmiyor musun?!” Uğur’un şaşkınlıkla dolu sesi kulaklarımda yankılanırken başıma hafif bir ağrı verdi. Yavaşça şakaklarımı ovuştururken “Hayır.” Diye cevap verdim. “Bak sizin sınıftaki Alper’i biliyorsun değil mi? Dokuzlardan biriyle çıkıyor. Sübyancının teki. Neyse. Kızın yanında sürekli dolaşan bir erkek varmış. Öğle arası Alper’in tayfası, yani içinde Oğulcan da var, sizin sınıfa çektiler çocuğu ve gerçek anlamda dövdüler. Tam çocuk çıkarken biri Oğulcan diye seslendi. Demek ki çocuk onu döven kişiyi Oğulcan sanmış.”

Taşlar yavaş yavaş oturuyordu. Gerizekalı Alper yüzünden Oğulcan’ın başı yanmıştı. Zaten Oğulcan Elçin seviyordu. Ne boktan bir işti bu böyle! Kafamı yavaşça sallarken “Anlıyorum.” Dedim ve kollarımı yeniden bağladım. “Oğulcan’la konuşmam gerek. Sen otur burada Uğur. Sınıfa gidip geleceğim.” Dedim ve hemen yerimden kalkıp sınıfa doğru koşmaya başladım.

Nefes nefese kalmış bir şekilde sınıfa girdiğimde Oğulcan’ı kaloriferin yanında gördüm. “Oğulcan!” dedim kısık sesimle. Bana baktıktan sonra gülümseyerek “Vay küçük- Neyse. Hoş geldin Beyza. Hayırdır?” dediğinde neredeyse orospu diyeceğini anlamıştım fakat umursamadım. Yanına gidince kendimi iyice küçük hissettim. İki metreye yakın bir basket oyuncusuyla konuşurken herkeste bu hissin oluştuğunu düşünüp kendimi teselli ettim ve konuşmaya başladım.

Kader KartıWhere stories live. Discover now