- XXIV -

2.8K 227 71
                                    

Bölüm parçamız benim acayip sevdiğim bir parçadır! ^^ Bölüm sonunu da mutlaka okuyun lütfen ^^ İYİ OKUMALAR.

24. BÖLÜM

Titreyen ellerim telefonun aşağıya doğru kaymasına sebep olurken Nisa elini uzatıp onu kurtardı. Yavaşça bana sokuldu ve sürüklemeye çalıştı. Bense aklımda dönüp duran binlerce düşünceyle kendimi öldürmek istiyordum.

Bu dedikodu sayfasının sahibi her kimse benim yakın çevremden biri olduğu kesindi. Okulumdaki insanları bırakın sınıf arkadaşlarım bile bilmiyordu bu durumu. Bilen kişiler yalnızca Nisa ve Uğur’du. Benim ailevi problemlerimi başkalarına söylemeyecek kadar güvendiğim kişilerdi onlar, asla böyle bir şey yapmazlardı; biliyordum. Nisa dedikoduyu seven biriydi ve çoğu zaman boşboğazdı belki. Her ne olursa olsun bana böyle bir şey yapmazdı. Uğur’a da en az Nisa’ya güvendiğim kadar güveniyordum. Tüm bunların arkasında başka bir şey vardı.

Nisa beni yavaşça sandalyeye oturturken Uğur bir şişe su getirdi. İkisinin de suratına bakamıyordum. Nedeni korku değil, utançtı. Ben insanların suratına nasıl bakacaktım ki bundan sonra? Babasız büyüyen Beyza’yı öğrenen koskoca bir okul vardı önümde. Uğur şişeyi açıp bana uzatırken etraftaki azalan sesleri fark ettim. Anlaşılan ders zili çalmıştı. Derse girmek istemiyordum. Çantamı bile almadan okuldan kaçıp gitmek istiyordum.

Elimde duran su şişesini kaldırdım ve bir yudum içmeye çalıştım. Ağlamıyordum. Bu iyi bir şeydi. Eğer o dedikodu sayfasının sahibi buralarda bir yerdeyse pes etmediğimi görmeliydi. Su şişesini yavaşça masanın üzerine bırakırken Nisa’ya ve Uğur’a baktım. İkisi de endişeli gözlerle birbirlerine bakıyordu. Nisa dudağını dişlemişti ve eğer biraz daha sıkarsa muhtemelen kanatacaktı.

“Dudağını rahat bırak,” Sesim beklediğimden daha huzursuz çıkmıştı. İkisinin de bakışları bana yönelirken yeniden kafamı önüme gömdüm. Sahiden ne yapacaktım ben? Dedikodu sayfasını şikâyet edemezdim. Bu olay uzun yıllardan beri devam eden bir şeydi. Her dört yılda bir sayfanın yöneticisi değişirdi. Sayfayı açan kişi şu an bizden yaşlarca büyük bir dokuzuncu sınıf öğrencisiydi. Kendisi son sınıfın ilk günü, okula yeni gelen dokuzuncu sınıf öğrencisini yanına almış ve sene sonuna kadar onu eğitmişti. Bu olay sürekli bir döngü halinde dönüyordu.

Düşünmeye başladım. Facebook sayfası 2005 yılında kurulmuştu. 2009 yılında sayfayı kuran kişi mezun olmuş olmalıydı. 2013 yılında, seçilen kişi mezun olmuştu. Yani şu an sayfanın sahibi 2012 yılında bu okula gelmişti.

Gözlerimi büyüterek Nisa’ya baktım. “Biz okula hangi yıl başladık?” Nisa kaşlarını çattı. “2012,” derken bir onay beklercesine Uğur’a dönmüştü. Uğur da kafasını sallayarak onu onayladığında haklı olduğumu anladım. Sayfanın sahibi bizim dönemimizdendi. Onuncu sınıf öğrencisi olan biri sayfanın yöneticisiydi.

“Sayfanın sahibi bizim dönemden,” Kelimeler yavaşça dudaklarımdan dökülürken hızla ayağa kalktım. Nisa ve Uğur’dan dört adım uzaklaşınca hızla onlara doğru döndüm. İkisi de benden bir cevap bekliyordu. “Sayfa hakkında anlatılan şeyleri biliyorsunuz,” İkisi de kafasını sallayınca devam ettim. “Sayfa 2005’te kuruldu. 2009 yılında yeni bir öğrenciye devretti, özellikle dokuzuncu sınıf olacaktı. Sayfa hakkında her bilgiyi ona öğretti. Bu kişilerin kim olduğunu hiçbir zaman öğrenemediler. 2009 yılında seçilen öğrenci 2013’de mezun oldu. Fakat biz okula geldiğimizde henüz yıl 2012’ydi, değil mi? Yani o kişi şu an bizim dönemimizde.”

Uğur kafasını sallarken Nisa anlamamış bir şekilde bana bakıyordu. Kafası karışmış olmalıydı. Oysaki her şeyi bir kâğıda çizersem ya da takvimi açarak gösterirsem çok daha kolay olacaktı. “Haklısın,” Uğur’un bir fısıltı gibi çıkan sesi kulağıma ulaştığında ona baktım. Kaşlarını iyice çatmış, gözlerini bana sabitlemişti. Bu hali her ne kadar korkutucu olsa da söylediklerimi iyice düşünmesi beni mutlu etmişti.

Kader KartıWhere stories live. Discover now