- XVII -

6.4K 357 63
                                    

Biraz gecikti fakat beğeneceğinizi umuyoruum ^^ Bölüm parçasını dinleyin. İYİ OKUMALAR.

17. BÖLÜM

Pazartesi gününe başladığımızda, gereğinden fazla heyecanlı olduğumu fark ettim. Bugün tedaviye başlıyorduk ve birazdan hastaneye gitmek için yola çıkacaktık. Üzerime beyaz gömleğimi ve altıma da kot pantolonumu giymiştim. Saçlarımı açık bırakmış hafif de bir göz kalemi sürmüştüm. Makyajı pek sevmezdim. Göz kalemi yeterli oluyordu benim için. Ayağıma siyah botlarımı geçirdikten sonra papyonlarımı koyduğum kutuya bakındım. Papyonlara karşı takıntım vardı. Kutuyu sol elimle tutarken diğer elimle içini kurcalıyordum. Sonunda üzerinde dolar deseni olan papyonumda karar kıldım ve hevesle yakamın altına geçirdim. Üzerime de ceketimi geçirdikten sonra iyice tatmin oldum. Pek hastaneye gidiyor gibi gözükmüyordum ama okul dışında gerçekten görünümüme dikkat ederdim.

Yatağımda oturmuş tedavinin nasıl olacağını düşünürken, bir anda kapının zil sesi duyuldu. Nisa’nın geldiğini tahmin ederek hızla yerimden kalktım ve odamdan çıkarken “Ban açarım!” diye bağırdım. Kapıyı açtığımda, üzerinde mavi tişörtü ve altında kot pantolonuyla Ege vardı. Onu görmeyi beklemediğimden bir süre bakakaldım. Geçtiğimiz Çarşamba günü olanlar yüzünden yalnızca telefondan görüşebilmiştik.

Annem apar topar Ege’yi evden göndermişti. Üstelik pijamalarıyla! Kıyafetlerini ise camdan aşağı atmış, bana da bilgisayar yasağı koymuştu. Ardından sinir krizlerine girmiş, tüm akşam suratı kıpkırmızı kalmıştı. Ama bu durum benim ölesiye gülmeme sebep olmuştu. Çünkü annem sinirlendiğinde çok komik davranıyor, bana da salakça yasaklar koyuyordu.

“Merhaba,” Ege’nin sesiyle kendime geldiğimde kaşlarını yukarı kaldırmış merakla bana bakıyordu. “Beni içeri almayacak mısın?” dediğinde gözlerimi büyüterek ona baktım. “Son olanlardan sonra mı?” diye sorduğumda gülümsedi ve “Evet.” Diye cevap verdi.

“Beyza, gelen kim?” Annemin yatak odasından gelen sesini duyduğumda endişeli gözlerle Ege’ye döndüm. “Buradan gitmen gerek.” Dediğimde omuz silkti ve “Hiç sanmıyorum,” dedikten sonra içeri doğru bir adım attı. Bir işe yaramayacağını bilsem de onu dışarı çıkarmak için dışarıya doğru ittim. Tam tahmin ettiğim gibi hiçbir işe yaramamış aksine Ege bir adım daha atmıştı.

Bu sırada annem yatak odasından çıktı ve “Beyza!” dedi, sinirli bir şekilde. “Bunun ne işi var burada?!” dediğinde Ege gülümseyerek “Merhaba Nilüfer Hanım, günaydın.” Diye cevap verdi. Annemin yumruğunu sıktığını gördüğümde dudağımı dişledim. Annem, Ege’ye cevap vermemeyi seçtiğinde Ege’nin gülümsemesi daha da yüzüne yayıldı ve “İyi olmanıza sevindim. Ben de iyiyim, teşekkürler.” Dedikten sonra içeri girdi ve beni yavaşça kenara çektikten sonra kapıyı kapattı.

“Ne zaman doktora gidiyoruz?” diye sorduğunda tam ağzımı açacaktım ki, annem araya girdi. “Biz gidiyoruz. Sen gelmiyorsun.” Kendinden emin ve tok bir sesle bunu söylediğinde Ege’nin yüzündeki gülümseme silinmiş, yerini çatık kaşları ve düz bir surat ifadesi almıştı. “Farkında mısınız bilmiyorum ama kızınızın hastalığını sizden önce öğrendim. İlk öğrendiğinde yanındaydım ve hastalığıyla ilgili sizden çok daha fazla şey bildiğime eminim. O yüzden kimin hastaneye gitmemesi gerektiğini bir kez daha düşünün.” Dedikten sonra odama doğru ilerledi ve kapıyı kapattı.

Annem sinirle bana bakarken omuzlarımı yukarı kaldırdım ve yavaşça indirdim. Yanaklarımı şişirirken “Bu geri zekalı çocuğu da başımıza bela ettin!” diye bağırdı. Ege “Sizi duyabiliyorum!” diye seslendiğinde güldüm. Annemin burnundan soluduğunu anlayamamak için kör olmak falan gerekirdi sanırım. Her an Ege’ye saldırabilecekmiş gibiydi. Çenesini sıktığını fark ettim. Bana doğru bir kez daha baktıktan sonra “Yarım saat sonra çıkıyoruz.” Dedi ve odasına girdi.

Kader KartıWhere stories live. Discover now