- XV -

6.4K 349 45
                                    

Bölüm parçasını, ben gerçekten çok seviyorum. Dinleyin bence. İyi Okumalar! 

15. BÖLÜM

Bilincim yavaş yavaş açılırken, yanımda hıçkıran birilerini duyabiliyordum. Nisa olduğunu düşünüyordum. Tıpkı onun gibi iç çekerek ağlıyordu çünkü yanımdaki kişi.

Boğazım sanki bir ton alev yutmuşum gibi yanıyordu. İğrenç bir tat vardı ve bunun uzun süre geçeceğini sanmıyordum.

Olanları hayal meyal hatırlamaya çalışıyordum.

Rana benim suyumu arıyordu. Yanlışlıkla masaya çarpmıştı ve masanın üzerindeki bidon dökülmüş, yavaş yavaş depoya yayılmaya başlamıştı. Kafasını kaldırdığında, Gürhan’ın elindeki çakmağa çarpmış, çakmak yere düşünce her taraf birden alev almaya başlamıştı. Rana’nın adımı haykıran çığlığını hatırlıyordum. Ardından nasıl kendimi yere attığımı. Cam kırıklarıyla ipi açmaya çalışırken söylediklerimi hatırlayınca, dışarıdan gören birinin beni deli sanacağını biliyordum. Hangi normal insan, alevlerin içinde yanarken Jennifer Lawrence’a küfür edebilirdi ki? En son hatırladığım şey ise, iplerden kurtulup ayağa kalktığımdı. Geri kalan her şey kocaman bir siyahlıktan ibaretti.

Gözlerimi açmaya çalıştığımda, yine ışıktan dolayı birkaç kez kırpmak zorunda kalmıştım. Bakışlarımı sağ tarafımdan gelen sese doğru çevirdiğimde, yanılmadığımı fark ettim. Nisa, üzerini öylesine giyinmiş, saçlarını da basit bir topuz yapmış bir şekilde karşımda oturuyordu. Uyandığımı fark etmiş olacak ki, elleriyle gözyaşlarını sildikten sonra zoraki bir şekilde gülümsedi. “Günaydın.”

Cevap veremeyecek kadar yorgun hissediyordum. Ağzımı açtığım anda, oksijenin boğazlarıma hücum etmesi bir oldu. Temiz oksijen, geçtiği her yeri yakarken öksürmeye başladım. Öksürüklerim boğazımı yırtarcasına çıkıyordu ve bu durumdan Nisa da korkmuş olacak ki, ayağa kalkıp yanıma doğru geldi. Öksürük kriziyle karşı karşıyaydım. İki büklüm olurken, Nisa elini sırtıma koydu ve yavaşça doğrultmaya çalıştı fakat bu sırada hala öksürüyordum. Nisa ağlayarak dışarıya seslenirken kasıklarımda bir ağrı hissetmeye başladım. Acı yavaşça beynime doğru ilerlerken buna dayanamayacağımı anladım ve ağlamaya başladım. Acı dayanılmazdı.

Odanın kapısı açıldığında Ege’nin ve Uğur’un koşarak yanıma geldiğini fark ettim. “Uğur.” Diyebildim öksürüklerimin arasından. Nisa yavaşça kenara çekilirken, Uğur kollarıyla beni sarmaladı. Başımı onun karnına doğru yaslarken öksürüklerim azalmaya başlamıştı fakat acı devam ediyordu. Öksürüklerim kesildiği için rahatlamıştım. Acıyla başa çıkabilirdim fakat öksürükler boğazımı tahriş ediyordu.

Sonunda öksürükler kesildiğinde ve acı bedenimi uyuşturmaya başladığında, Ege’ye baktım. Endişeli gözleriyle bana ve Uğur’a bakarken dudağını ısırıyordu. Bu hali onu garip bir şekilde sevimli gösterirken bakışlarım Nisa’ya kaydı. Sağ eliyle ağzını kapatırken sol elini de dirseğine yaslamış, ağlıyordu. Neden ağladığını anlamıyordum. Ölmemiştim. Yangından kurtulmuştum. Sadece birkaç saat geçmişti, buna emindim.

“Neden ağlıyorsun?” diye sordum, Uğur beni yatağıma geri yatırırken. Soruyu sormamla birlikte, hıçkırmaya başlamıştı Nisa. Bakışlarımı anlamaz bir şekilde Uğur’a çevirdiğimde gözlerinin dolu dolu olduğunu fark ettim. Burada benim bilmediğim neler oluyordu?!

Sonunda bakışlarımı Ege’ye çevirdiğimde, kaşlarını çatmış bir şekilde Nisa ve Uğur’a baktığını gördüm. “Siz ikiniz neden ağlıyorsunuz?” dedi soğuk bir sesle. Uğur ve Nisa aynı anda bakışlarını ona çevirdiklerinde, sinirle onlara bakıyordu. “Bu kızı ağlatarak üzmeye mi çalışıyorsunuz?! Dışarı çıkın. Hemen.” Dediğinde o kadar otoriter konuşuyordu ki, ben de her an dışarı çıkacaktım. Uğur sinirle bakışlarını ona yönelttiğinde, Nisa’nın ağlaması durmuştu.

Kader KartıWhere stories live. Discover now