İskender

34.9K 1.7K 68
                                    

Bir elimdeki çikolataya bir de Amelya'ya baktım ve ona uzattım.
"İster misin?"
Üzgünce başını salladı ve elimden çekip hızla açarak koca bir ısırık aldı.
Insanlar üzülünce iştahı kaçmaz mıydı?
O değilde, çikolatam gitmişti yahu.
"Azıcık böl bari."
Ucundan mikroskopla seçilebilecek kadar minnak bir parça kopardı ve bana uzattı. Ve hunharca çikolatamı gömmeye devam etti.
Ne kadar da hoj...
Zil çalınca o da çikolatasını bitirmişti ve çöpünü cam kenarına bırakıp başını sıraya yaslamıştı.
Bugün evden çıktıktan sonra bir kere güldüğünü görmemiştim. Ağlamamıştı, bağırmamıştı, ne bileyim kaldırıma oturup başını da dizlerine yaslamış ve aşk acısı çeken kız rolüne bürünmemişti ama daha kötüsüydü, Amelya değildi sanki. Sabahtan beri her şeye atlayıp sinirlerimi bozmamıştı en basitinden.
Omuzlarımı düşürüp "Amelya." diye mırıldandım.
"Hı."
"Okul çıkışı bir şeyler yapalım mı? Baranlar'ı da çağırırız."
Utku muydu neydi, iyi anlaşmıştı onunla Amelya. Belki beraberken mutlu olurdu.
"Yok sen istersen git. Benim başım ağrıyor eve gideceğim direk."
Dudaklarımı büzüp yanına oturdum.
Bu gerizekalı ne ara bu kadar aşık olmuştu?

*

"Nasıl geçti sınav?"
Omzuma atılan elin sahibine baktığımda gülümsedim.
"İyi gibiydi ya, iyiydi yani."
Kaşlarını kaldırıp inanmıyormuş gibi yaptı.
"Of ne bakıyorsun öyle olamaz mı? Dün Aybars'la inekledik, olsun o kadar."
"Bugün babanda mı kalacaksın?" diye sordu matematik sınav sonucunu uzatmadan.
"Ben hep babamda kalıyorum, hatırlatırım."
"Basket oynarız diye demiştim."
"Haftasonu gelirim, yenilgiye doyamamışsın ki belli ki."
'Yav he he' der gibi bakınca dil çıkarttım.
Telefonu çalınca yanımdan uzaklaştı. Ben de tam telefonumu cebimden çıkaracaktım ki sınıfta Amelya'nın bulunmadığını farkettim. Sınavdan hemen sonra sınıftan çıkmış olamazdı değil mi?
Sırasına baktığımda çantasının durduğunu farkettim. Muhtemelen dışarı falan çıkmıştı. Zil çaldıktan sonra biraz bekledim ama gelmeyince sınıftan çıktım. Hocanın derse girecek olması, yok yazılacak olmam, fazla da umrumda değildi. Hiçbir zaman bunları takan bir öğrenci olduğum söylenemezdi zaten.
Önce hızlı adımlarla kantine indim ama yoktu. Bu sefer koşarak bahçeye çıktım ama bahçeye göz gezdirdiğimde Amelya'ya benzeyen bir varlık göremedim.
Tam tekrar okula girecekken vazgeçip arka tarafa doğru yürümeye başladım. Burada olmasına pek ihtimal vermemiştim açıkçası ama buradaydı, bankta oturmuş ağlıyordu. En son buraya ağlamak için gelmiş, Kaya'yı görmüştüm. O gün gözümün önünde canlanınca başımı hızla iki yana sallayıp Amelya'ya doğru yürüdüm.
Yanına geldiğimi farketmiş olmayacak ki ellerini yüzünden çekmemişti.
"Amelya?"
Ellerini yüzünden hızla çekerken aynı zamanda irkildiğini fark edebiliyordum.
"Arya?"
"Azıcık kay, seni bulacağım diye yoruldum yahu!"
Hafifçe yana kayınca yanına oturup bacak bacak üstüne attım.
Uzun bir sessizlik olunca "Dinliyorum." dedim.
"Neyi?"
Ona bezgince bakınca omuzlarını düşürdü.
"Sınav... Kötü, baya kötü geçti. Kaldım bu sene. Kesin."
İnanmış gibi davranarak başımı salladım.
"Ee başka?"
"Ne başka?"
"Oradan bakınca aptala mı benziyorum?"
"Evet."
Gözlerimi devirip "Adam akıllı anlat şunu!" diye sitem ettim.
"Yeter ya, sabahtan beri aşk acısı çekiyorsun, ben bayıldım burada. Anlat rahatla ya!"
"Arya.." diye mırıldanınca tam bir şey söyleyecektim ki dudakları hafifçe büzüldü ve gözlerinin dolmasının hemen ardından ağlamaya başladı.
"Ya ama ben gerçekten çok seviyordum, Arya!"
Benim de gözlerim dolarken hiçbir şey demeden ona sarıldım.
Saçmaydı. Ayda yılda bir gördüğün bir insana aşık olman, sevmen saçmaydı ama olmuştu işte. Şimdiye kadar en fazla 10 kere görmüştü, ben hoşlantı sanmıştım.
Yanılmıştım.
"Bir daha gelmeyecek değil mi?"
Sorduğu soruya boğazımdaki büyük yumruyla başımı salladım.
Ağzından bir hıçkırık kopunca dudaklarımı birbirine bastırdım.
Bir süre daha öyle durduktan sonra benden ayrıldı ve burnuyla gözlerini koluna silip "Yeter bu kadar." dedi.
"Seninle 4 senedir sarılmadığım kadar sarıldım, bu kadar sevgi pıtırcıklığı yeter. Hadi gidelim, kaldır koca götünü!"
Ayağa kalkıp okulun ön tarafına doğru yürümeye başlayınca bir "Oha!" nidası çıkardım. Ben bile atlatamamıştım Amelya'nın aşk acısını.
Amelya arkasını dönüp "Hadisene!" deyince başımı sallayıp ayağa kalktım ve koşarak yanına gittim.
Beraber sınıfa girdiğimizde geometri hocası gözlüğünü eliyle hafifçe yukarı ittirdi. Sonunda gözlük takmayı öğrenmişti.
"Neden geç kaldığınız hakkında bir açıklama bekliyorum kızlar."
Sinir bozucu gülüşüne karşı 'Anca beklersin' demek isterdim ama yazılılar daha açıklanmamıştı ve sözlü notuna muhtaç kalabilirdim.
"Şey arka bahçede oturuyorduk da, zili duymamışız."
Hoca Amelya'ya "Kızım korkma, söyle. Bu şıllık mı söyletiyor sana bu yalanları? Sen hiç geç kalmazdın." deyince gözlerimi sonuna kadar açtım.
Şıllık?
"Şıllık derken hocam?"
Bana bakıp gözlerini devirince dil çıkartmamak için zor tuttum kendimi.
"Neyse, yerine oturabilirsin evladım."
Amelya'nın peşinden gidecekken beni durdurdu.
"Sen nereye gidiyorsun Aryacığım?"
"Sırama."
A'yı yayarak uzattığımda eliyle dışarıyı gösterdi.
"Sıraya değil canım, dışarıya."
"Ama o yerine oturdu."
"Ama o ilk defa geç kaldı canım, sen bir kere benden önce gelmedin derse."
Elimle sınıf defterini gösterip "Hocam yarım günüm gitti. Yarım. Gün. Devamsızlık." diye sızlandım.
Yarım gün.
"Geç kalmasaydın evladım, ne yapabilirim?"
Sinir bozucu bir gülümseme yollayınca onu parçalama isteğimi bastırmaya çalışarak sırama doğru yürüdüm.
"Nereye gidiyorsun Arya, sana dışarı çıkmanı söylemiştim!"
"Çantamı alıcam hocam, yok yazılmışken diğer derslere de girmeyim bari."
Çantamı alıp sınıftan çıktım ve merdivenleri sallana sallana inip kantinde oturdum biraz. Azıcık tıkındıktan sonra sıkıldım ve bahçeye çıktım. Hala zil çalmamıştı.
Oflayarak telefonumu çıkarttım ve Amelya'ya "Ben eve gidiyorum, boşuna arama okulda" diye mesaj atıp okuldan çıktım.
Havalar iyice soğumaya başlamıştı ve ben kıştan nefret ederdim. Kat kat giyinmek, örgü kazaklar, içine pantolon sığmayan çizmeler, saçımın elektriklenmesine sebep olan atkı ve bereler... Cidden sinir bozucuydu bana göre. Ellerimi cebime sokup adımlarımı hızlandırdım ve geçen gün Kayalar'la karşılaştığımız alışveriş merkezine gitmeye karar verdim. Oranın üst katında karnımı doyurabilirdim. Karnım çok acıkmıştı. Otobüse bindikten sonra boş bir yer bulma umuduyla gözümü otobüste gezdirdim ama tahmin ettiğim gibi boş yer yoktu. Şoförün demesine gerek kalmadan arkaya yürüdüm.
Otobüs alışveriş merkezinin önüne gelince indim ve vücuduma daha fazla soğuk hava hücum etmesini istemediğim için koşarak içeri girdim.
Yukarı çıkıp yemeğimi sipariş ettiğimde daha fazla acıktığımı hissediyordum.
Garson önüme bir buçuk porsiyon iskenderi bırakınca seslice yutkundum.
Ov my gad...
Gavurun tohumu...
Yemeğe odaklanmak için iç sesimle herhangi bir kavgaya girişmemek adına "Aman Allah'ım..." diye mırıldandım.
Pekala, daha fazla bekleyemeyecektim.
Etrafımdakileri umursamadan hayvan gibi dalış yaptım uzun süredir bakıştığım yemeğime.
Tabağım tertemiz bir hale gelince ben de nefes nefese kalmıştım.
Asıl mutluluk bu olsa gerekti.
Arkama yaslanıp elimi göbeğime attım ve "Oh be!" dedim. "Dünya varmış!"
Karnımın doymasının mutluluğuyla ayağa kalkacakken ağzımın durumu aklıma geldi ve dikdörtgen peçete şeysinden -adını bilmiyorum- peçete çektim ama tam ağzımı silecekken tepemde dikilen kişi ağlamak istememe sebep oldu.
"Baran?"
Tabağımı ve ağzımı göstererek "Yapmışsın yine yapacağını." diyerek dalga geçti.
Bir pancar misali kıpkırmızı olurken yanındaki kız dikkatimi çekti. Kız demiştim demi ben? Peki o kızsa ben neydim?
Yanındaki kıza benzeyen varlığa baktığımı görünce "Tanıştırayım." dedi.
"Ablam Biran ve Arya."
Biran, Baran...
Dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırırken annesiyle babasının bilerek koyup koymadığını merak ediyordum.
Baran, Biran.
Pekala içimden gülebilirdim.
Puajajjahajajaizmkxkxnsizmzkaozmzmske. Yeter bu kadar.
"Tanıştığıma memnun oldum."
Elimi uzatınca önce elime daha sonra diğer elimdeki peçeteye baktı.
"Elini silmeyi düşünüyor musun?"
Sorduğu soruyla elimi hafifçe indirdim ve hemen ağzımla elimi sildim.
Bana sabır diler gibi bakıp bilmem kaç milyarlık çantasından bir paket çıkarıp bana uzattı.
"Lütfen elini yüzünü düzgün siler misin pasaklı şey, göz zevkimi bozuyorsun"
Cevap veremeyecek kadar şaşkın bir şekilde paketi alıp elimi ve ağzımı temizledim.
Düzgünce inceledikten sonra içtenlikle gülümseyip "Yeterince temiz olduğuna göre, ben Biran!" deyip elini uzattı.
"Yurtdışında okuyorum ve kısa bir süreliğine geldim."
"Ha,şey ben Arya. Burada okuyorum yemek yemeye geldim."
Bana 'Anlamadım' der gibi bakınca gülümsemekle yetindim. Şimdi bu kız beni sevmiş miydi, sevmemiş miydi?
"Okulda olman gerekmiyor muydu senin liseli?"
"Lise mi?"
Ablasına başımı sallamakla yetindim.
"E siz nasıl tanıştınız o zaman?"
Baran gülerek "Beni havuza düşürdü." deyince "Yanlışlıkla." diye ekledim.
Ablası güldükten sonra kolumdan tutup ayağa kaldırdı.
"Baran sen hesabı öde biz biraz dolaşıyoruz."
"Yok ben şe-"
"Susunca daha tatlısın sen, sevdim ben seni. Arya'ydı demi?"
"Hı-hı."
"Iyi, hadi biz dolaşalım."
"Ama hesa-"
"Ay bosver onu, hem ben sizin tanışmanızın ayrıntısını alacağım daha!"

YAKIŞIKLI ÖKÜZ (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin