Özel Bölüm 1

10.6K 533 343
                                    

4 Haziran, gözlerimi 20 yaşında olarak açtığım ilk gün. Hala fenasın Arya, bayılıyorum sana. Suratımda kocaman bir sırıtışla, böyle devasa ama, yataktan kalktım ve üstümü bir çırpıda değiştirdim. 20 yaşındaydım ama hala her sabah geç kalıyordum. Bu sefer okula değil, işe. Dün gece yere fırlattığım sırt çantamı koluma asıp odamdan çıktım ve koridordaki lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Hala bakımlıyım, merak etmeyin. Bileğimdeki tokayla karmakarışık saçımı daha da karışması adına topuz yaparken asansöre pis bir bakış atıp merdivenlere yöneldim. Asansör o kadar yavaştı ki, nefret ediyordum ondan. Yurttan koşarak çıktığımda temiz hava yüzüme çarptı. Tüm nemi ve yapışkanlığıyla. Bundan da nefret ediyordum. Karşıdan yeni kalkan otobüsü görünce nefret etmem gereken bir şey daha olduğunu hatırladım. Hayatım neden hala bok gibi.

Bu sefer metro durağına koşmaya başladım, son gelen metroyu da tahmin edersiniz ki merdivenlerin başında kaçırmıştım. Kendime üzülüyordum, gerçekten. Merdivenleri yavaş adımlarla, yeterince mutsuz bir şekilde indikten sonra duvara yaslanıp beklemeye başlamıştım. Her gün aynı rutini yaşamak yoruyordu beni, sıkılmıştım ya da bilemiyorum. İstanbul'a bambaşka amaçlar uğruna gelmiştim; şu an bulunduğum konum ise çok alakasızdı. Yeni bir amacım var mıydı, pek sanmıyorum. Pekala, yoktu.

Metro gelince her gün alışmış olduğum, ama istikrarlı olarak sövdüğüm, kalabalıkla birlikte metroya bindim. Her seferinde en kötü konuma nasıl düştüğümü asla bilmiyordum ama tutunmam imkansız gibiydi.

Mutsuz ama uykumu yeterince açmaya yetecek bir metro yolcuğundan sonra merdivenleri ikişer ikişer çıkıp nefes nefese kalana kadar koşarak çalıştığım fast food restoranına geldim. Çok uzun süredir burada çalışıyordum, en azından okulu bitiremeyeceğimi anladığımdan beri. Üç senedir birinci sınıftaydım ve notlarımda hiçbir artış yoktu. Aksine bazı derslerim daha kötüydü ve geçebilecek gibi değildim. Okula gitmeyi tamamen bırakmıştım. Tabii ki ailemin haberi yoktu. Yalnızca alttan bir dersim olduğunu zannediyordu. Seneye okulu bitirince avukat olacaktım. Yersen.

Gözlerimi devirip içeri girdim ve toplu bir günaydından sonra arka tarafa geçip üzerimi değiştirdim. Sınıf geçemiyorum ama harika sipariş alıyorum.

-

"Naber?"

Ağzımdaki çayı püskürtmemek için elimle tuttum, biraz geç tutmam dışında sorun yoktu. Ani şeylere gelemiyorum ben, hala anlayamadınız mı?

Kerem gülerek başını salladı ve yanıma oturdu. Ben de kolumla ağzımı silmeye çalışıyordum. Batmıştı her yer.

"İyiydim aslında, keyfim yerindeydi ama..." dedim üstümü göstererek.

"Daldığını fark etmemiştim."

Fark edemezdi çünkü sadece elmalı turta yerken çay içiyordum, kim elmalı turtaya kendini bu kadar kaptırabilirdi ki. Elbette ben. Neyse ki onun ayakkabılarına da püskürtmüştüm de içim bir nebze rahattı.

"Her neyse, erken gelmişsin."

"Aslında tam zamanında." dedi saatini göstererek.

Özür dilerim dakiklik kavramından bu kadar uzak olduğum için.

"Pekala, ben çıkıyorum o zaman, görüşürüz." dedim ve ona fırsat vermeden hızlıca soyunma odasına girdim. Mesaim bittikten sonra en sevdiğim aktivite çay içerek turta yemekti ama Kerem mahvetmeyi baya seviyordu. Omuz silkip elimdeki son lokmayı ağzıma attım ve karton bardağı da çöpe bıraktım. Üstümü değiştirip dışarı çıktığımda Kerem kapının önündeydi, üniformasını giymemişti ve çantası hala omzundaydı. Kaşlarımı çatıp anlamaya çalıştım.

YAKIŞIKLI ÖKÜZ (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin