27.BÖLÜM "NOT"

6K 248 92
                                    

"Savaşı kaybediyorsun Jessica. Buna sen izin versen de ben izin vermeyeceğim."

Bu yazı da neyin nesiydi? Pll çekimlerinde falandıkta benim mi haberim yoktu?

Dünden beri bu yazıyı düşünüyordum.Kağıdın arkasında Bilinmeyen yazması dışında başka hiçbir şey yazmıyordu. Sanırım birisi benimle feci dalga geçiyordu. Yoksa neden böyle bir yazı yazacaktı ki? Zaten okuldaki durumuma bakılacak olursa böyle bir şaka yapmaları artık gayet normaldi.

Kate ile kavgamdan sonra değişen birşey olmamıştı. Herşey hala aynı derecede kötüydü. Zack bir türlü karar veremiyordu. Artık bende ona soramaz olmuştum.Sonuçta benim yüzümden Kate ile zoraki sevgili olmasını istemiyordum. Çünkü bu sefer de Zack mutsuz olacaktı ve bu beni daha çok üzerdi.

Bunun dışında okulda popülerliğim adına hiçbir şey kalmamıştı. Sitenin sahibi sürekli Lucy'i övüyordu ve herkes Lucy'e yönelmişti. Lucy voleybol takımı kaptanıydı ve sanki benim yerimi kendisi almış gibi davranıyordu. Artık benim davranışlarımın aynısını onda görür olmuştum.Herkes onun etrafında dolanır olmuştu. Ben mi? Kimse benim yüzüme bakmıyordu. Artık hiçbirinin umrunda değildim. Eskisi gibi güzelliğim ve seksiliğimden söz etmiyorlardı. Erkekler bile benimle ilgilenmiyordu.Yani anlayacağınız o hikayelerdeki ezik kız ben olmuştum.

Okulun bahçesine adımlarımı atarken elimdeki notu da çantama koydum. Bu notu umursamayacaktım. Büyük ihtimalle biri benimle dalga geçmek için bunu yazmıştı. Bu tuzağa düşmeyecektim.

Gözlerimi bir saniyeliğine kapatıp derin bir nefes aldım. Okulun koridorlarında yürümeye başlarken herkes bana bakıyor ve kendi aralarında kıkırdaşıyordu.Bakışlarımı yere çevirdim ve hiçbirini umursamamaya çalışarak sınıfa ilerledim.

İçeri girdiğimde en arka sıraya doğru ilerledim ve oturdum.Artık kimse eskisi gibi yanıma oturmakta istemiyordu. Off, ben ne yapacaktım? Bir dönem burada geçer miydi?

Çantamı yanıma, başımı da sıraya koydum. Çok fazla uykum vardı.Dün bütün gece oturmuş ve ders çalışmıştım. Evet, gerçekten! Çünkü aklımı dağıtacak en iyi yol buydu ve işe yaramıştı da.

***

Başımı kaldırdığımda saat gözüme çarptı. Tanrım, üç saat boyunca uyumuştum ve kimse de beni umursamamıştı!

Etrafa göz attığımda sınıfta sadece birkaç kişinin olduğunu gördüm. Sanırım zil yeni çalmıştı. Kendime gelmek için tuvalete gitsem iyi olurdu. Ayağa kalktım ve lavabonun yolunu tuttum. Giderken gözüme bir kişi çarptı. Drew!

Tabi ya, Drew aklıma nasıl gelmemişti? Bir de yalnız kaldım diye yakınıyordum! Drew'i nasıl unutmuştum! Ben onunla çok iyi anlaşıyordum ve o beni asla yalnız bırakmazdı.

Drew'in yanına ilerlerken adını seslendim. Yanındaki arkadaşları beni gördükten sonra başka bir yere ilerlediler. Umursamadım, Drew'in yüzüne baktım. Bana suratı asık bir şekilde bakıyordu.

"Ne var? " sorduğu soru ile afalladım. O da mı benimle konuşmayacaktı yani?

"Drew, sende mi bana tepkilisin?"

"Tepki göstereceğim kadar önemli birisi misin? " bu seferki sorusuyla daha da fazla şaşırdım. "Değil miyim?"

Sorum karşısında sinirlendi. "Bir de soruyor musun? Yine ne isteyeceksin?"

"Bu da ne demek? Bunu da nereden çıkarttın?"

"Çünkü şu olaylardan sonra birşeyi farkettim. Sen her zaman işin düştüğünde benim yanıma geliyorsun. Mesela bir parti olduğu an yanıma damlıyorsun ama onun dışında bir kere bile öylesine yanıma geldiğini görmedim! Bana bir kere bile derdim olup olmadığını sormadın, bunu yapan hep bendim!" dediğinde inkar ettim. "Bu doğru değil!"

SÜRTÜKDonde viven las historias. Descúbrelo ahora