1.

5.8K 377 58
                                    

•••

"Bayan Hae!"

Kalemimi ve bıkkınca not aldığım defterimi masanın üstüne hızla bıraktım. Zaten yaptığım pek bir şey de yoktu. Yalnızca, başımın ağrısı yüzünden gereksizce çizdiğim birkaç karikatür ve gereksiz yazılar... Olaylar, tanılar, kavgalar ve daha niceleri. Dert dinlemekten, beynimin sulandığını düşünmeye başlamıştım ki, cidden haksız da sayılmazdım. Beynim yanıyordu. Şaka değil. Gerçekten.

Kapım birkaç saniye sonra açıldı. Bayan Hae, kapıyı çalmayı unuttuğunu boş bakışlarımı gördüğünde, fark etti. Aslında sırf onun için böyle bomboş bakıyor değildim ama üstüne alınmasına rağmen tek bir kelime dahi etmedim. Önümde aceleyle eğildikten sonra, bir şey demeden odadan çıktı. Daha üstümdeki şoku atlatamadan, kapıyı çalarak aynı hızla içeriye girdi.

"Özür dilerim," dedi gözlüğünü seri bir hareketle düzelterek. "Kapıyı çalmayı unuttuğum için yeniden çıkıp girmek durumunda kaldım, Bay Kim."

Zeki kadın.
Ama bir o kadar da acemi.

Elimi kaba olmamaya dikkat ederek havada savuşturdum ve zorla gülümsemeye çalıştım. Cidden kaslarımı oynatacak halim dahi yoktu.

"Sorun değil, başka hasta olup olmadığını soracaktım." Ardından ekledim. "Ona göre sende erken çıkabilirsin."

"B-bi' saniye,"

Kolunun altında her daim hazır bulundurduğu ajandayı yere düşürdü. Tepkimi ölçmek için yüzüme baktığında, fark ettirmemek adına hemen önümdeki başka bir şeyle uğraşıyormuş gibi davranmaya çalıştım. Ne kadar başarmıştım emin değildim ama kim olursa olsun başkasının karşımda utanıyor olmasından hoşlanan biri asla değildim. Bu yüzden bön bön, az önce çizdiğim şeylerde gözümü gezdirdim.

"Hemen kontrol ediyorum, Bay Kim."

Sayfaları seri hareketle çevirmesi dahi sinirimi bozmaya başlamıştı. Daha çok, baş ağrımı tetiklemişti demek daha doğru olurdu. Aslında gerçekten iyi bir asistandı lakin sakar ve fazla aceleci olması bazen beni çileden çıkarıyordu. Yine de kendime sahip çıkmayı başaran bana, teşekkürlerimi sunmadan da edemiyordum. Dayanması zordu.

"Bugün başka bir hastanız yok, efendim."

Duyduğum şeyin güzelliğiyle, elimde olmadan sırıttım.

"Peki ya, yarın?" diye sordum. "Önemli bir randevum var mı?"

"Ah evet," dedikten sonra yarının sayfasına geçmek için çevirdi. "Yarın için, saat 09:30'da Byun Baekhyun ile randevunuz var. Bunun dışında çok önemli bir durum yok. İsterseniz, birazdan size mail olarak yollarım, efendim."

"İyi olur." dedim yorgunlukla. "O halde sen çıkabilirsin. Bende toparlandıktan sonra giderim."

Topuklularıyla bir adım geriye giderken, önümde gelişinin aksine daha yavaş bir şekilde eğildi.

"İyi akşamlar, Bay Kim."

"İyi akşamlar, Bayan Hae."

Sesimin duyulup duyulmadığından dahi emin değildim ama sekreterimin de buna takılmadığından emindim. Mesaiyi erken bitirmek için, kimse laf üretmezdi sonuçta değil mi? Ve kesinlikle farkındaydım. Normalde geç kalmaktan nefret eden ben, bazı sebeplerden dolayı bir iki saatlik gecikmeler yaşamıştım. Neredeyse çığrından çığmak üzere olan hastaları yatıştıran kesinlikle Bayan Hae olmuştu. Düşünsenize: başınızın etini yiyen, kürklü ve zengin kadınlar. Tanrım! Gerçekten çekilecek dert değildi ama sekreterim onları bir şekilde sakinleştirmeyi başarıyordu.

The Nature Of Daylight // kaisooWo Geschichten leben. Entdecke jetzt