23.

1.8K 187 222
                                    

Kapitalist sistemin günü.

O değil de...

Bir insan birini seviyor, diğeri de onu seviyor. Cidden inanılmaz değil mi? Oğlum yani ne bileyim, karşılıklı sevgi zor icabında. Adamlardaki şansa bak.

•••

"Jongin, bacağını sallamayı bırak sevgilim."

"Yapamıyorum," dedim başımı iki yana sallayarak. "Elimde değil. Cidden nasıl söyleyeceğim bunu ona?"

Hiçbir fikrim yoktu. Sabahtan beri düşünüyordum ama aklıma gelen mantıklı bir açıklama yoktu. Fevri davranıp, sadece elime gelen işi düşünmüştüm. Kontrat elime uzatıldığı an geride kalanları düşünmek gibi bir derdim yoktu. Lakin şuan anlıyordum ki salağın tekiydim.

Delicesine arzuladığım bir şey varken diğer her şeyi bir kenara atıyordum.
Belki de bu yüzden salak sayılabilirdim.

"Jongin," Kyungsoo bir elini bacağıma koydu. "Evet, bir şeye karar vermişsin. Şimdi bundan dönüş olmadığını kendin de biliyorsun."

Her zaman Kyungsoo'ya duygusal olarak ihtiyaç duyuyordum. Endişeden düşünemediğim zaman benim için fikir veriyor, zor anımda ise yanımda bitiyordu. Daha yataktan birkaç saat önce çıkmamıza rağmen şuan yanımdaydı. Telefonuma gelen mesaj ile yataktan hızla fırlarken, Bayan Hae'ye verdiğim sözü unutmuştum. Sahi, ona ne zaman buluşalım demiştim ki?

Kyungsoo'ya dinlenmesi gerektiğini söylesem de beni dinlememiş ve alel acele üstünü giyinmişti. Oysa ki cidden uzun bir geceydi. Daha çok soluksuz ve kan kaynatıcı... Benim onunla aynı yatakta kendimi huzurla bulmamın sebebi tamamen teni değil, etrafımı zamanla kuşatan o eşsiz kokusuydu. Saniyeler içinde o kokuyu duyuyordum. Dakikalar içinde bütün vücuduma işliyordu. Saatler içindeyse, beni tamamen uyuşturuyor ve anlatılamaz bir hazza sürüklüyordu.

Kyungsoo'ya ona binlerce defa seni seviyorum demiştim. Ama her seferinde de, yapmacık ya da bütün duygularımı içeriyor mu bu iki kelime diye düşünmüştüm.
İçeriyordu.

Başkaları bu iki kelimeyi fazlaca duymaktan, sıradan olduğunu düşünebilirdi. Seni seviyorum demek asla sıradan değildir. İçinde o kadar çok şeyi barındırır ki, karşındakine olan sevgini bir defterin tamamına yazsan bu cümlenin yerini tutmaz. Tabii, seni anlarsa sevdiğin kişi. Anlamazsa, Manas Destanı'nı yazsan da bir şey ifade etmez ona.

Kyungsoo beni anlıyordu. Daha başka ne dileyebilirdim ki?

"Bayan Hae'ye aklının başında olmadığını söyle o ara. Eminim seni anlayacaktır. Sonuçta o dört senedir seninle çalışıyor Jongin. Hepimiz için bir asistandan fazlası oldu. Baekhyun'u kardeşi gibi sevdi, beni de aynı şekilde... İçten bir teşekkürü hak ediyor. İnan ki, sana kızmayacak."

"Ama," diye sızlandım buz gibi olmuş olan elimi Kyungsoo'nunkinin üzerine koyarken. "Bu kırılmayacağı anlamına gelmiyor."

"Onu bana bırak," dedi gözlerini onay bekleyerek bana dikerken. "O işi hallettim. Bayan Hae'yi açıkta bırakacak biri değiliz ikimiz de."

"Ama ben onu unuttum. Hastane teklifi geldiğinde, aklımda burası kalmamıştı bile." Gözlerimi büyük bir özenle hazırladığım, yapımında baştan sona emeğimin bulunduğu bembeyaz yerin içerisinde gezdirdim. O kadar fazla anı vardı ki burada. "Sanki burayı hiç açmamışım da, Bayan Hae'yi de bilmiyormuşum gibiydim. Aklımda yoktu hiçbir şey."

The Nature Of Daylight // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin