25.

2K 182 142
                                    

•••

1 hafta sonra

İlk zamanlar bazı şeyleri kavramakta oldukça zorluk çektim. İnkar, kavrama ve alışma süreçlerinden geçtim birkaç günde. Aylardır olan bu olayları, bir hafta içinde kavramak benim için ciddi manada zor olsa da, Kyungsoo bazı şeyleri alıştıra alıştıra söyledi. Küçük bir çocukmuşum da, her şeyi bir bir öğreniyormuşum gibi.

Her şeyi hemen, anında yapmaya karar verdik.
Çünkü benim zamanım yoktu.
Bir sabah ansızın yataktan kalktığımda, Kyungsoo'yu hatırlamayan bir ben olabilirdim.

Bazen onu saatlerce uğraştırdım. Nedenleri ve sonuçları tartıştık. Birbirimize kızdık. O bana bağırdı, ben de ona... İçimizde biriken özlemi bağırarak kustuk. Birbirimize zarar verdik sözlerimizle. Daha çok ayrılık acımızı deştik.

O verdiğimiz zararların ardından ansızın yine birbirimizi bulduk. Ya Kyungsoo benim üstüme atladı, ya da ben onun... Yine de bir şekilde birbirimizi, bizim yatağımızda yan yana bulduk. Gerek gerçekleşmeyecek hayaller kurarken, gerekse ikimiz de birbirimize nedensizce bakarak ağlarken... Sonumuzu biliyorduk. Ve yemin ederim, bu çok acıydı. Kollarımın arasında sımsıkı tutsam bile onu, dokunsam bile, hatırlamayacak olmam beni korktuyordu.

Ya Kyungsoo?

O nasıl hissediyordu? Ben böyle hissediyorsam, o benim acımın iki katını taşıyor olmalıydı. Ben hiçbir şeyi hatırlamayacaktım. O ise her bir anı ile, bensiz bir şekilde boğuşacaktı. Kafayı sıyıracaktı, ağlayacaktı, özlemle beni arayacaktı, kollarını bana dolayamayacaktı... Benim ise o dağılırken hiçbir şeyden haberim olmayacaktı.

Düşüncelerimiz ile bedenlerimizi harmanladık.

"Yemeğini ye, Baekhyun."

Elimdeki çatalı ağırca çevirirken, sözlerinin aksine oldukça yumuşak bir şekilde onu uyaran eşime döndüm. Normal durmak ve bir şeyleri belli etmemek adına kendini fazla sıkıyordu. Örneğin; sol bacağını masanın altından, benim sağ bacağıma dolamıştı. Ve inanın, tutunuşu sımsıkıydı. Gözlerindeki endişeyi, bedenindeki titremeyi hissetmemem imkansızdı.

Hasta olan benim ama o benden daha fazla acı çekiyor.

"Yiyorum," diyerek tersledi onu Baekhyun. "Bana bakacağına kendi yemeğine odaklan."

Ortamdan gerginlik akıyordu. Ve Baekhyun'un, Kyungsoo'nun yüzüne bakmadan söylediği sözler daha da garipleştiriyordu bazı şeyleri. Onun gerçekleri bilmediğini düşündüğümde, öfkesini haklı buluyordum. Lakin artık bir şeylerin farkında olduğumdan, Baekhyun'a sözlerini ayarla lütfen demek için tutuşuyordum. Eğer Kyungsoo'nun hem kendi için hem de benim için bütün yükü sırtladığını bilseydi kesinlikle böyle konuşamazdı. Siniri bozulduğunda çekilmez bir insana dönüşse de, asla düşüncesiz değildi.

"Baekhyun," dedim gözlerimin ucuyla onun çattığı kaşlarına bakarak. "Kyungsoo ne diyorsa onu yap."

"Aç değilim."

"Annenle konuştum," dedim iğneleyerek. "Bir haftadır doğru düzgün yemek yememişsin."

Duyduğu gerçeklik ile aniden bana döndü. Öfkesinin boş yere olduğunu söylemeyi ona her şeyden çok isterdim. Yüzündeki, Kyungsoo'yu parçalara ayırabilecek o öfke ve kırgınlık vardı ve utanmadan sıkılmadan ona bakıyordu. Dimdik. Sanki bütün olanların suçlusu sensin, der gibi. Ama o hala bir şey bilmiyordu ki? O zaman neydi bu?

The Nature Of Daylight // kaisooWhere stories live. Discover now