26.

1.5K 171 123
                                    

'YENİ BÖLÜM' diye not düşmek durumunda kaldım. Belki 0.26 falan sanan olur da yb yi kaçırır falan diye.
Yani... Yeni bölüm işte. Söz vermiştim sınavdan sonra diye.

Yeni yüklediğim 'Eternal Breeze' e bir göz atabilirsiniz.

•••

"Dondurma yemek istediğini söyledin," dedim gözlerimi elinde gezdirerek.

"Hâlâ yemek istiyorum."

"O halde eziyet çektirmeyi bırak da ye şunu."

Sinirli ya da sabırlı olmamam değildi ona hızlı yemesini söyleme sebebim. Ki değildim... Gelip beni hastaneden apar topar aldıktan sonra dondurma yemek için ölüp bittiğini söylemiş, ben de çıkmak zorunda kalmıştım. Hava alma şansım olduğu için mutluydum lakin şuan önümde o yemek için kavrulan yüz ifadesi kesinlikle yoktu. Madem katlanılabilirdi, neden beni işimden alıkoymuştu? Bunu aklım almıyordu.

"Yiyorum," dedi dondurmasını bir kez yaladıktan sonra. "Neden acele ediyorsun ki?"

Dondurmayı yüzüne gözüne bulaştırıp yediği için önündeki peçeteyi gözüne sertçe sokmak istemiştim. İçimde anlamını çözemediğim bir huzursuzluk boy gösteriyordu yakın zamanlarda. Ne yapsam öfkeyle doluyor, ya da oldukça isteksiz bir şekilde yerine getiriyordum. Yorgunluktan olabilirdi ya da karşımda oturan iki adam yüzünden de... Bir ihtimal ikisi de. Açıkçası bu iki neden de, beni deli etmek için yeterliydi.

Benim bir şey yapmama kalmadan, sakince kahvesini yudumlayan Chanyeol bardağını bıraktıktan sonra masanın üstünden aldığı peçete ile işi Baekhyun'a bırakmadan, kendi elleriyle onun kirlettiği yerleri sildi. Parmaklarını, burnunun ucunu ve dudaklarının kenarı... Hepsini teker teker üşenmeden sildi.  Chanyeol sabır taşı olsa şimdiye çatlamıştı. Baekhyun bir yetişkinden başka her şeymiş gibi davranıyordu çünkü.

Yine de ikisinin ilişkisini kıskanıyorum.

Dalgınlıkla ikisini gözleyen bakışlarımı, onlara fark ettirmeden etrafta gezdirdim aceleyle. Uzun süredir Baekhyun'a yakalanıyordum onları izlediğim anlarda. Yalnızca dalıyordum, elimde değildi. Yapış yupuş bir ilişkileri yoktu. Ama sevgi doluydular da. O ince ayrıntıyı sanki özenle ayarlamaya çalışıyorlar gibi görünüyorlardı ama alakası olmadığının da farkındaydım. Öylesine kendileriydiler ki, dolayısıyla ilişkileri de tam dozundaydı. Kıskanmak demeyelim de, özenmek diyelim biz ona. Doğduğundan beri doğru düzgün ilişkisi olmayan ben için, bu görüntü cidden özendiriciydi. Ben de kalbimin artık biri için atmasını istiyordum. Bu şekilde sahip çıkmak ve karımın uzun saçlarını okşamak... İnce belini kendi ellerimle sarmalamak, baktıkça ona daha da fazla dalmak belki de.

Çok şey istiyorsun, Kim Jongin.
Böyle bir eş bulman için önceki hayatında büyük bir iyilik yapmış olman gerek.

"Seni işinden alıkoymadık ya," dedi Chanyeol kirli peçeteyi boş sigara küllüğünün içine koyarken. "Baekhyun seni özlediğini söylediği için öyle bir anda gelmek zorunda kaldık."

"Sorun yok," dedim bitirdiğim kahvemin bardağıyla dalgınlıkla oynamaya devam ederken. "Benim de nefes almaya ihtiyacım vardı. Üstelik Baekhyun'u ben de özlemiştim, geldiğiniz iyi oldu."

"Ben ısrar etmesem ya da çat kapı gelmesem, beni arayacağın yoktu hyung."

Baekhyun küçük bir çocuk gibi sızlanarak sonunda bitirdiği dondurmasının kağıt koruyucusunu masada bir köşeye fırlattı. Çöp tam önümde durduğunda, bakışlarımı kaldırıp Baekhyun'a bakmak istemedim. Ona bir şeylerin yolunda olmadığını, kafamın işim yüzünden karışıklaştığını söyleyemezdim. Endişeleneceğinden, hem de ultra düzeyde endişeleneceğinden, adım gibi emindim. Onu tanıdığım ilk zamanlardan beri böyleydi. Bir şeyleri abartmayı seviyordu. Benim ise son zamanlarda böyle şeylere ciddi manada tahammülüm yoktu. Baekhyun'un boş boğazlık yapacak olması değildi sorun. Hatta yapsa işime de gelebilirdi.

The Nature Of Daylight // kaisooWhere stories live. Discover now