20.

1.6K 180 224
                                    

Basit düşünmeyelim. :')

Ve evet... hikayede ChanBaek var. Yakında çıkar kokuları.

•••

"Luhan, sakin ol lütfen."

"Ö-özür dilerim, özür di-dilerim, özür dilerim..."

Sakin olmak istiyordum. En içten şekilde bunu diliyordum lakin yemin ederim elimde değildi. Vücudumu hafif bir titreme ele geçirmişti. Titreyen çeneme ve terleyen ellerime bakarsam; cidden iyi değildim. Sinirlerim bozuktu, artık yorulmuştum. Bir haftadır aramızdan kesinlikle su sızmıyor olsa da, olanları unutmam da kolay değildi. İçimde bir parça, her zaman buruktu.

Mutluyum ama bir yer eksik.
O parçanın nerede olduğunu biliyorum ama o istemeden, elimi dahi uzatamam.

"Luhan yapma artık," Kyungsoo, ayaklarının ucunda ağlayan adama eğildi. "Beni de üzüyorsun, yalvarırım."

Aklıma mantıklı bir açıklama gelmiyordu. Ne kadar düşünürsem beynimin daha da bulanıyor olması gibi bir durum da vardı ortada ama düşünmediğim zaman da kötü oluyordum. Başım fena halde ağrımaya başlamıştı. Konuşmadan sonra kendimi zorlukla dış kapıya atmıştım ama ikiliyi uzaktan izlemekle yetiniyordum. Ne oraya gitmeye gücüm vardı, ne de harekete geçmeye.

Bilinçaltım, beni ikinci plana atmayı kesinlikle öğrenmişti.

Tırnaklarım boylu boyunca kapının pervazında gezinirken, genzimden yükselen dalgayı hissetmemeye çalıştım. O an istesem, kendimi dizginleyebilir ve sakin olabilirdim lakin istemediğimden midir, hakim olamadım bedenime. Alışık olmadığım tepkiler vücudumu ele geçiyor ve başımda bir yerlerde felaket bir ağrının boy göstermesine neden oluyordu. Canım acıyordu. Hani olur ya, uzun süre ağladıktan sonra başınız döner. Onun gibi bir şeydi, emin değilim. Belki de daha fazlası... Lakin ağrıyı yadırgamadım.

"Luhan," Eşim yanına eğildiği adamı göğsüne çekerken, hala beni fark etmemişti. "Bilmiyordun, yalvarırım yapma. Canım yanıyor."

Ya benimki?

"Ky-kyungsoo!"

Luhan'ın ağzından bir feryat koparken, sıkı sıkıya sarıldı Kyungsoo'ya. Kendine veya bir başkasına zarar vermek istemezmiş gibi yumruk yaptığı parmaklarını, eşimin göğsüne koyup hıçkıra hıçkıra ağladı. Neydi bütün olanlar? Üzünülmesi gereken bir şey vardı da, benim mi haberim yoktu?

Neyin yasıydı da bu, bütün göz yaşları onun için sel olup gidiyordu?

"Şşş, inanır mısın Luhan? Ağlamak için mecalim yok. Kendimi toplamak için o kadar enerjiye ihtiyacım var ki, sana katılarak bitirmek istemiyorum." Göğsüne yaslanarak içli içli ağlayan adamın yüzüne koyarak parmaklarını, kendinden uzaklaştırdı. "Şimdi lütfen, kendini toparla. Seninle bu konuşmayı son defa yapacağım."

"H-hayır, duymak istemiyorum." Ellerini sertçe karşısındaki adama geçirdi. "İstemiyorum, Kyungsoo. Tamam mı? Kes sesini."

"Dünyanın sonu değil." diye mırıldandı eşim. Sesi her ne kadar kısık olsa da, emindi. Her bir kelimesi öylesine kararlıydı ki... "Asla da olmayacak. Sehun'la sizi bir şekilde aldattık, biliyorum. Bunun için özür dilerim."

The Nature Of Daylight // kaisooTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon