7.

2.2K 189 105
                                    

•••

"Bay Byun," Odamın kapısı sekreterim tarafından açıldığında hafifçe yerimden doğruldum. Aslını söylemek gerekirse, bu seansı dört gözle bekliyor falan değildim. Neden böyle olduğu ise yakında ortaya çıkacaktı zaten.

Genç adam, tek bir kelime etmeden ezbere bildiği koltuğa oturdu. Şaşırmadım. Çünkü bir süre sonra kendimi alıştırmıştım bu duruma. Her seansta gördüğüm manzara çok seyrek bir şekilde değişiyordu zaten.

"Hoş geldiniz," dedim içten bir tebessümle. Fakat tepki vermedi. Yüzündeki garip ama düşünceli ifadesiyle önündeki tabloya bakarken, ona zaman tanımak adına sekreterime dönerek, "Bayan Hae, siz gidebilirsiniz. Lütfen arama ya da hasta kabul etmeyin."dedim.

"Evet efendim."

Sekreterim kapıyı yavaşça kapattığında, odanın içine garip bir sessizlik çöktü. Byun Baekhyun, her zamanki gibi, bu odadaki nesnelerin hepsini ezbere biliyor olsa da, ilk sefermiş gibi incelemeye devam etti. Meraklı bakışları vardı. Ama bir o kadar da ürkek. Sorunun ne olduğunu hala çözememiştim. Onun bu derece arada kalmasına neden olan etken neydi? Sanki bir an mutlu olacakmış da, aklına kötü bir şey gelmiş gibi içine çekiliyordu. Ve onu sağlığına kavuşturmanın yanı sıra, içimde bitmek bilmeyen bir merak vardı.

Her şeyi kolay yoldan, annesinden öğrenebilir ve seanslarımızı ona göre düzenleyebilirdim. Lakin o halde, nasıl olur da kendimi tam anlamıyla bir psikolog olarak tanımlayabilirdim ki? Bu yüzden ipin ucu daha fazla kaçmadan, bu genç adamı çözmeyi istedim.

Onu incelemeyi seçtim. Her seansın başında en az beş dakika onu inceleme fırsatım oluyordu. Nesnelere verdiği tepkiler, hareketleri, en küçük mimikleri... Gününe göre giyinişi, dağınık saçları ve morarmış göz altları... Byun Baekhyun garip bir hastaydı.

"Hasta demeyin."

Emir veren ses tonunu işittiğimde, onun ilk defa net konuşması beni şaşırttı. Ne diyeceğimi bilmem gerekirdi belki ama bilemedim. Zaten dememe de gerek kalmadan, ilk defa rahatsız olduğu bir durumu dile getirdi.

"Ben hasta değilim."

Ağzımdan şaşkın bir nida döküldüğünde, amacım şaşırdığımı belli etmek değil yanlış anladığını belirtmekti.

"Bay Byun, bu herkese söylediğimiz bir tabir. Size karşı söylenmiş bir söz değil."

"Buraya gelen herkes hasta mı?" diye sordu dümdüz bir sesle. Oysa ki bunun açık uçlu bir soru olmadığının farkındaydım.

Beyaz işlemeli duvarda asılı olan tablodan göz kontağını kesip, soğukça bana döndüğünde yapabildiğim tek şey onu izlemek oldu. Bugün agresifliği mi üstündeydi, yoksa biraz olsun seanslarımız işe mi yaramıştı bunu anlamak istiyordum. Açıklığa kavuşacak gibiydi artık her şey.

Lakin kavuşmadı, aksine her şey daha da sarpa sardı.

"Buraya gelen herkes hasta değildir, bu bir seçim meselesidir Bay Kim." diye mırıldandı sertçe. "Mesela ben..." Masamın üstünde olan ve kendi adının yazdığı kağıdı havaya kaldırarak salladı. Ardından eğlenir gibi aynı şekilde bıraktı.

Bıraktığı kağıt yavaş bir şekilde zemine ulaştığında, yaptığı şeye dümdüz bir şekilde bakarak konuştu.

"Ben hasta değilim, hasta olmayı seçiyorum."

İki sene sonra, onunla aynı duruma geleceğimi asla düşünmemiştim.
Evet, hastalığı değil.
Hasta olmayı seçtim.

The Nature Of Daylight // kaisooWhere stories live. Discover now