12.

1.6K 193 138
                                    

•••

Başımı gömdüğümden yastıktan kaldırdım. Neredeyse buharlanmış olan yüzümü, serin havaya dönerek derin derin nefesler alıp verdim. Baekhyun ve Luhan gittiğinden beri aynı pozisyondaydım. Ve bu biraz olsun canımı sıkmaya başlamıştı.

"Bay Byun, benimle konuşmak ister misiniz?"

Karşımdaki genç adam öylece karşısındaki duvara bakmakla yetindi. Boş bakışlar olmadığını anlamak için illa bir konuda uzman olmak gerekmiyordu. Öyle bakışları vardı ki, o duvara her şeyi yazdığını anlamak zor değildi. Sanki bana söylemek istediği milyonlarca söz vardı da, dökemiyor gibi o duvara yazıyordu gözleriyle. Okuyabilmek isterdim. Yemin ederim en içten şekilde öğrenmek isterdim aklında neler olduğunu. Normal bir genç adam değildi. Öyle donuktu ki, çok daha olgun duruyordu.

İnsanlar ağlamaktan utanırlar. Bunu bir acizlik olarak görerek, kendilerini saklarlar. Lakin kendine yakın hissettikleri birilerini gördükleri an, içlerine sımsıkı gömdükleri o his bir anda yüzeye çıkar. Az önce ağlamamak için direnen kişi, bir anda patlar. Bu nazik bir dokunuş ya da şefkatli bir 'neyin var?' sorusu ise gerçekleşebilir. Bunun ne alakası mı var?

Baekhyun'un konuşması için bir şeylerin onu tetiklemesi gerekiyordu. Çünkü farkındaydım. Eğer bir kez bana dönse, bir kez ağzını açsa içindekileri dökmeden durmayacaktı. Bağırıyordu. Birinin onu oradan kurtarması için umutsuzca çırpınıyordu aslında.

"Konuşmak istemiyorum." dedi düz bir ses ile. "Rahatsız edicisin çünkü."

Daha önce hiç kimse bana bu kadar açık sözlü olarak, rahatsız edici olduğumu söylememişti.

"Sizinle konuşmamdan ne gibi bir rahatsızlığınız var ise bunu düzeltebilir ve iletişimimizi kuvvetlendir-"

"Sana hasta olmadığımı söylemiştim," gözleri masamın üstündeki eşyama takılı kaldıktan sonra ağırca bana döndü. "Jongin."

Buna dikkat ettiğimi düşünüyordum. Hasta kelimesini hatırlatacak her türlü şeyden kaçınıyor ve daha dikkatli davranmaya özen gösteriyordum. Nerede yanlış yapıp, ağzımdan kaçırmış olabilirdim ki? Hiç yapmadığımdan emindim aslında. Nasıl olur da hala böyle bir hataya düştüğümü söyleyebilir diye aklımı oldukça zorladım. Düşündüm. Ama kendime verecek bir cevap bulamadım. Zaten buna gerek kalmadan kendisi konuştu. Ve o an onun ciddi anlamda zeki biri olduğunu düşündüm.

"Benimle bir hasta gibi konuşuyorsun," dedi yüzünde tek mimik oynamazken. "Birilerine bir şeyi ima etmek için illa ki doğrudan söylemek gerekmez, doktor. Ve ben salak değilim, yavaş yavaş ve sakince konuşmana gerek yok. Seni anlayabiliyorum. Ama dedim ya rahatsız edicisin, tıpkı diğer deli doktorları gibi."

Öyle mi yapıyordum? Gözlerim düşünceli bir biçimde ona takılıp kaldığında emreder gibi çıkan ses tonu ile susmak zorunda kaldım.

"Şimdi sus da, sessiz sessiz şu boktan seansın bitmesini bekleyelim."

Bir gün, bende düzelir miyim Baekhyun?

•••

Akşam kalktığımda şiş olan yüzüme biraz olsun masaj yapmaya karar verdim. Yüzüm abartısız bir biçimde balon gibi görünüyordu. İşaret parmağımla birkaç kez yüzümü dürtükledim. Durumun ne kadar vahim olduğunu anlamak için bunu yapmam bile yeterli sayılırdı. Açıkçası, dün geceden bugün akşama kadar uyumuş olmamla bu kadar şişlik dahi iyi sayılırdı.

The Nature Of Daylight // kaisooWhere stories live. Discover now