21.

1.6K 185 93
                                    

•••

Baekhyun verdiğim sözden sonra, heyecanla yatağa yatmış ve uzun süre telefonla oynamıştı. Belki de benim düşüncelerim içinde yüzmem yüzünden, kenara çekilmeyi tercih etmişti. Aklım başka yerde olduğunda, ona dikkatimi veremeyeceğimin farkındaydı. Oysa ki gerçekten konuşmasını tercih ederdim. Çünkü şuan çok daha beter bir halde, camdan ışıltılı sokakları izleyerek, Kyungsoo'nun ne yaptığını düşünüyordum. Gözlerimin ucuyla büyük yatakta büzülerek uyuyakalmış Baekhyun'a baktım. En azından onu mutlu edebilmiştim, üzerimde bunun rahatlığı vardı.

Sana güvenmiyorum.

Hayatın her yerinde, küçük şeyler vardır. İnsanı mutlu eden kelimeler ya da tam tersine, insanın bütün umutlarını yıkan ağır cümleler... İkisi arasında çok büyük farklar vardı. Lakin ben, kendimi ifade etmeye çalışırken, kendi mutsuzluğumu hissettirmek için direnirken Kyungsoo'yu kırmıştım. Ona karşı olan kırgınlığımı anlamasını istiyordum ona artık güvenmediğimi söylerken... Evliliğimizi kendi kafamda bitirdiğimi değil.

Gerçi, beni aldattığını söylemişken; onunla hala bir evliliğim olduğunu düşünmem normal miydi?

Emindim. Hayatta adımdan dahi emin olmadığım zamanlar olmuştu lakin canı gönülden inandığım bir gerçeklik varsa; bu da Kyungsoo'nun beni asla aldatmadığıydı. Hem de bir çok adamla... Yapmazdı. O yapamazdı ki...

Gözlerimde neredeyse patlayacak olan sokak ışıkları, bütün gizliliğimi ve içimi açığa çıkarmak ister gibiydi. Ağladığımı başkalarına göstermek ve o ışıkların parçası olmadığımı belirtmek ister gibi... Ama utanmadım. Gözyaşlarımın hepsi, dediğim ve dünyada duyduğum en saçma yalanlarla dolu konuşmamız yüzündendi.

İkimiz de birbirimizi doğrultmak isterken, yeniden ittik.
Düştük.
Hatta bu sefer çok daha uzağa.

Yalan söyledik.
Oysa ki, sarılmak istedik.

Birbirimize nefret dolu bakışlar atıp, bağırdık.
Oysa ki sessizce bakışıp, konuşmamayı diliyorduk.

Yüzümdeki saçma sapan bir tebessüm ile burnumu seslice çekerken, gözlerimi kapattım. Aklıma düşen saçma görüntüler, canımı acıtıyordu. Sehun'un Kyungsoo'ya dokunuyor olması... Böyle bir şey olmadığını, olmayacağını bilmeme rağmen sorunun ne olduğundan haberim olmadığından başka bir şey düşünemiyordum. İkisinin birbirine sarılması, Kyungsoo'yu ben özlemle öperken onun da öpmesi... Yanaklarıma durmaksızın süzülen yaşları umursamıyordum. Bunun yanında farkında olmadan ağzımdan kaçan hıçkırıklar. Canım yanıyordu. Düşünmesi bile başımın dönmesine neden olurken, Kyungsoo'nun söylemiş olması...

"Hyung," Koluma dolanan parmaklarla yerimde sıçrarken bakışlarımı zorlukla yanımda dikilen Baekhyun'a çevirdim. Karanlıkta gördüğüm üzgün gözleri bana bakarken, öylece son kez sert bir şekilde iç çektim. "Ağlama, lütfen."

Alel acele ellerimle yüzümü silerken, zoraki bir gülüş ile ona baktım. "Ağlamıyorum Baekhyun," dedim boğuk sesimle. "Bak, iyiyim. Hadi uyu."

"Gel buraya."

Boyu birkaç santim artarken, boynuma dolanan kollar ile hafifçe eğilmek zorunda kaldım. Kulağımın olduğu yere dayanan yüz ile, iç çekmelerim daha da uzadı. Bazı anlar, dokunuşlar bütün duygularınızın açığa çıkmasına neden olur. Bir anda... Aniden sizi tamamen saydam hale çevirir. Hele ki, Baekhyun bir abi gibi bana sarılıp; hüznüme dahil olurken ağlamamak elimde değildi. O benim küçüğüm olmasına rağmen, bana abilik yapıyordu. Cidden, öz kardeşim olsaydı bile Baekhyun kadar olmayabilirdi.

The Nature Of Daylight // kaisooUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum