ÖLÜMCÜL TUZAK / BÖLÜM 9

134 28 5
                                    

Affınıza sığınarak bu bölümden itibaren diğer bölümleri düzenlemeden atacağım ve düzenlemeyi uygun olduğum zamanda yapacağım.Amacım bu kurguyu okuyan okuyucularımı gecikmeden dolayı mağdur etmemek.

  güvertenin altında bulunan kamaramızda holmes sessizce piposunu içerken ben de yanımda getirdiğim tıp dergilerinden birini okuyordum.oldukça sade döşenen kamaranın en büyük eksikliği dışarıya açılan bir penceresinin olmamasıydı.oysa lady charitye kamaramda denizi seyretme hevesiyle binmiştim.birkaç mumun ancak aydınlatabildiği küçük ve basık kamaramızda nem ve rutubetin olmaması en büyük şansımızdı.alt lombozdaki birçok kamaradaki ağır yosun kokusu insanı bayıltacak derecedeydi ve genelde buralara fakir ve çok çocuklu yolcular yerleştirilmişti.

holmesdeki sessizliğe alışkındım.holmes düşüncelere daldığında ortalığı daima bir ölüm sessizliği kaplardı.şuan bu vakada aklını kurcalayan sorulara cevap aradığını biliyordum.o yüzden kendimi tıp dergisindeki makaleye vermiştim.holmesun

-bir başkasının ölümüne neden olan biri neden kendini öldürür watson?

holmesun ani sorusuna hazırlıksız yakalanmıştım.kendimi toplayıp

-vicdan azabından olabilir mi -olabilir ama soğukkanlı katillerde vicdan denen şey yoktur sevgili dostum.hele parayla tutulmuş olanlarda hiç yoktur.bu bir intihar değildi watson.bu genç çocuk parayla tutulmuş bir katildi.ve katiller işleri bitince ortadan kaybolurlar.oysa bu genç adamın kaçıp gideceği bir yer yoktu watson.okyanusun ortasındaki bir gemide kim nereye kaçabilir sevgili dostum?

-haklısın holmes.o zaman birileri onu ortadan kaldırmak istedi.suç ortağı veya ortakları

-aynen watson aynen öyle.bu genç katilin kaçacak bir yeri yoktu.üstelik gemide bir de dedektif varken.suç ortakları ki eğer varsa tabii paniklediler ve onu ortadan kaldırmak istediler.üstelik buna intihar süsü vererek.

-peki kim neden zavallı bir avukattan ne isteyebilir ki? genç ve yeni evli birinden

-belki de asıl hedef o değildi sevgili watson.belki de katilimiz arsenikli kadehi şaşırdı.bir başkasına vermek isterken zavallı bay pearlye verdi.sonra da ortadan kayboldu.

bu olasılık mantıklıydı.holmes haklıydı zavallı bay pearly bir başkasının hayatını bilmeden kurtarırken kendi hayatından olmuştu.ama öldürülmek istenen kişi kimdi

-peki asıl hedef sence kimdi holmes -bir bakalım gemide o kadar çok önemli kişi var ki.birçoğu sözü geçen etkili kişilerin akrabası.ama olabileceklere baktığımda ben bile olabilirim.sonuçta profesor montgomery hala dışarda ve bizi izlemiş olabilir.ayrıca ispanyaya silah antlaşması için giden lord walmorth var.o gün salonun güney kısmında olan kişileri düşün watson

-haklısın holmes.katil o gece yemek salonunun güney ucunda görevlendirilmişti.

-evet ve o salonda ben lord walmorth dışında çok da dişe dokunur hedef yoktu.şu lord walmorthu biraz göz hapsinde tutsak iyi olacak.katilin suç ortakları henüz görevlerini yerine getirememişe benziyor ama bu onların vazgeçtiği anlamına gelmiyor.okyanusta sadece on üç günümüz kaldı sevgili watson.ve bu on üç günde katili bulamazsak sanırım o zaman lady charity gerçekten yüzen bir morga dönüşecek.ve ispanyolların bu gemiyi bunca ölümden sonra serbest bırakacağını sanmıyorum

holmes haklıydı.eğer katil bulunamazsa ispanyol makamları gemiyi asla salı vermezlerdi.üstelik gemideki mürettebat ve yolcuların da sıkı bir soruşturmadan geçirileceği de aşikardı.ve bu ayları bulabilirdi.

kamaraya tekrar sessizlik hakim olduğunda artık okuduğum makaleye kendimi veremiyordum.katil veya katiller hala gemideydi ve gerçek hedef dostum holmes olabilirdi.

-akşam yemeği zamanı geldi watson.sanırım kendimize güzel bir ziyafet verme zamanı geldi.tabii geminin yemek salonunda değil.hala ortalıkta arsenik şişeleriyle dolaşan katiller varken sanırım buna cesaret edemeyiz değil mi

-peki yemeği nerede yiyeceğiz holmes.denizin ortasında yüzen bir gemideyiz.güverteden balık tutup kamaramızda ateş yakıp pişirecekmiyiz?

-ah watson bazen bu hayal gücüne bayılıyorum.ama dediklerin kısmen doğru.ama balıkları biz tutmayacağız.

holmes ciddi görünüyordu.dostuma hayret etmedim.onun tuhaflıklarına ve sürprizlerine her zaman hazırlıklıydım.onu tanımayan birisi için holmes şaşırtıcı ve heyecan verici biriydi benim içinse daima bir şeyler öğrenebileceğim bir öğretmendi.

-hadi watson hazırsan çıkalım.güvertenin kuzeyinde genç farewayin küçük meyhanesine geç kalmayalım.yoksa geceyi aç geçirmemiz işten bile değil.

holmesle söz ettiği yere gittiğimizde jack fareway denen uyanık bir girişimcinin güvertenin altında bulduğu kasalardan ve brandalardan üç kişinin anca sığabileceği derme çatma bir yer yaptığını gördük.beni oldukça şaşırtan manzara holmesu oldukça keyiflendirmişe benziyordu.üstelik sırada bekleyen pek çok müşteri varken.

-tanrım adam kaçak bir meyhane mi kurmuş.

-aynen öyle watson ingilteremizin böyle dahi girişimcilerle kısa sürede büyüyeceğinden eminim.

-kasada hala canlı bir şekilde birbirine çarpan balıkları göstererek

-bu balıkları kendi mi tutuyor?

-hayır watson güvertede balık tutmaya çalışan çocukları görüyor musun?

eliyle hala okyanusun sert dalgalarına rağmen oltalarıyla balık avlamaya çalışan gençleri gösterere -onlar tutuyor fareway de onlardan satın alıyor.iki taraf içinde oldukça cazip bir ticaret.

-peki ya içkiler.yanında getirdiğini düşünmüyorsun sanırım

-ah watson sanırım o kadar küçük kanunsuzluğa göz yumabiliriz.ah ben çok acıktım sevgili dostum.şuan hiçbir şeyin kanuni tarafını düşünecek durumda değilim.yasalar karın doyursaydı dünyada kimse aç kalmazdı sevgili dostum.

sıra bize geldiğinde akşam yemeğini tavada kızartılmış bir çift somon ve yanında bir şişe kaliteli şarapla tamamlamıştık uyanık girişimci fareway geminin yemek salonundaki yavan yemeklerden sıkılanlar için açık hava lokantası yapmayı düşünecek kadar zeki bir gençti.yirmilerindeki bu gencin kısa sürede zengin olacağı su götürmez bir gerçekti.ama aklımda küçük meyhanesinin dibine sakladığı onca şişe içkiyi nereden bulduğu sorusu vardı.

holmesle sakinleşen denizi seyretmek için güvertenin batı kısmında okyanusu seyre koyulmuştuk.az önceki dalgalı okyanus yerini çarşaf gibi bir denize bırakırken okyanusların da en az insanlar kadar değişken karakterleri olduğunu düşünüyordum.ani parlayan fırtına ardından dinen öfke ve sakinlik -sanırım izleniyoruz sevgili watson.ama sakın etrafına bakınıp onu huylandırma.

-tanrım kafanın arkasında gözün mü var holmes

-hayır akşam yemeğinden beri bir çift göz tarafından takip altındayız.ancak artık daha dikkatli ve şüpheci olsak daha iyi olacak sevgili dostum.şimdi yavaşca benimle birlikte dön ve beni izle.şu misafirimizi huylandırmadan yanına yaklaşıp kendisiyle tanışma şerefine erişme fırsatını kaçırmak istemiyorum.

holmesun dediği şekilde yavaşça dönüp holmesu takip etmeye başladım.holmes bizi izleyen bir çift gözün tam aksine doğru hareket ederken bir anda güvertenin kör bir noktasından sapıp makina dairesine giden merdivenin altına saklandık.holmes haklıydı.izleniyorduk.bir çift ayağın çıkardığı ses yavaşça merdivenlerden inerken holmesle birlikte sessizce bekliyorduk.ayak sesleri yavaşlayıp makine dairesinin çok az aydınlatan ışığının aydınlattığı gölge yanımızdan geçtiğinde holmesle birlikte adamın üstüne atladık.

holmes cebindeki kibriti yakıp halen altımızda çırpınan adamın yüzüne tuttuğunda gördüğümüz yüz karşısında şaşkınlığa düştük.

bu kişi...   

SHERLOCK HOLMESUN  TUHAF MACERALARIWhere stories live. Discover now