ÖLÜMCÜL TUZAK / BÖLÜM 14

104 27 3
                                    

   güzel bir yürüyüşten sonra sahil lokantalarından birinde holmes ile deniz ürünlerinden oluşan güzel bir omlet,kızarmış domuz sosisi ve çavdar ekmeğinden oluşan kahvaltımızı yaparken,denizden gelen ve bana huzuru çağrıştıran iyot kokusunu içime çekiyordum.

ikimiz de bu güzel sabahı cinayeti konuşarak berbat etmek niyetinde değildik.ta ki kokumuzu almış gibi bizi nerede bulacağını bilen polis şefi don martino gelene kadar.zavallı adamın dün geceden beri pek iyi uyumadığı yüzünden belli oluyordu.

-bize eşlik etmek istemez misiniz don martino.doğrusu şu deniz ürünleriyle hazırlanmış omlet enfesti.ispanyol sahil kasabalarının güzelliğinden bahsetmiyoum bile.

-ülkemi güzel bulmanızdan mutluluk duydum bay holmes.bu arada dün geceki soruşturmayla ilgili bir şeyler bulabildiniz mi acaba.bakanlıktan gönderilen telgrafta soruşturmanın en kısa sürede tamamlanması isteniyor.ayrıca kralın öfkesini belirtmeme gerek yok sanırım.

holmes tabağındaki son omlet parçasını ağzına attıktan sonra işlemeli güzel mendiliyle ağzını silmişti.onun birazdan piposunu doldurup yakacağını biliyordum.

holmes piposuna tütün doldururken don martino'ya hiç bakmıyordu.adamın mesleki geleceği için kendisini bu kadar sıkıştırmasından rahatsız olduğunu görebiliyordum.holmes zaman adamı değildi.o plan adamıydı.ipek pelerin vakasını dört ayın sonunda çözmüştü.üstelik bunun üç ayında vaka ile hiç ilgilenmiyormuş gibi davranarak yapmıştı.

-hayır sevgili don martino.malesef dişe dokunur bir şey bulduğumu söyleyebileceğimi sanmıyorum.otel çalışanlarının hiç biri cinayet saatinde ne birini duymuş ne de birilerinin zavallı lord walcort'un odasına girdiğini görmüş.üstelik ortalıkta henüz bir şüpheli göremiyorum

-demek öyle bu çok kötü.eğer vakayı aydınlatamazsak bu ispanya ve ingiltere arasındaki diplomatik ilişkilere de zarar verecek ve belki de bundan ispanya kralı mesul tutulacak.lord walcort'un ingiltere'nin köklü bir ailesinden geldiğini siz de biliyorsunuz.

holmes piposunun dumanını havaya savurmuş,tek gözünü kısmış denize bakıyordu.hava oldukça sakin ,deniz ise durgundu.birkaç albatrosun havada kanat çırptıktan sora süzülerek hızla denize dalışını izliyordu.

-meraklanmayın azizim don martino.biz de avını gözüne kestirdikten sonra süzülen şu kuş gibiyiz.sadece biraz beklememiz gerekiyor.bırakalım da bizi çaresiz ve eli boş görmeye devam etsinler.

şişman bedeninden beklenmeyecek bir hızla ayağa kalkan don martino,bize veda edip oradan ayrılırken holmes de havadaki albatrosları izlemeye devam ediyordu.

-adama acıdım doğrusu holmes.eğer bu vakayı aydınlatamazsan korkarım ki zavallı don martino'muz bundan sonraki hayatını basit bir polis memuru olarak geçirecek.

-düşünüyorum sevgili watson düşünüyorum.ilk kez bir vakada bu kadar çaresiz kaldığımı itiraf etmeliyim.sanırım oteli biraz daha incelesek iyi olacak.bu tip otellerde çok özel müşteriler için gizli çıkış kapıları hep vardır.anlarsın ya watson.

holmes bana göz kırptığında ne demek istediğini anlamıştım.soylu ve çapkın müşterilerin bir baskın anında rahatlıkla kaçmak için kullandıkları içeriden görülmeyen,dışarıya açılan gizli dolap kapılarından bahsediyordu.

-kalkalım mı watson şu meşhur otelin gizemlerini öğrenmek için sabırsızlanıyorum doğrusu.

holmes'le kaldığımız otel hesperia'ya doğru yola çıkmıştık.dışarıdan oldukça güzel bir mimarisi olan otelin sadece ön tarafında bir giriş varken arka kısmı denize sıfır bir bahçeye sahipti.otele erzak ve kömür sokulan bir kapı ise otelin yan tarafındaydı ve oraya aşağı doğru inen bir merdiven sayesinde girilebiliyordu.

holmes'le birlikte bu merdivenlerden aşağı indiğimizde holmes paslı kapıyı ardına kadar açtı.içerisi tahmin ettiğimiz gibi otelin kömür deposuydu.bu karanlık ve nemli yerde gerçekten bir şeyler bulacağımıza emin değildim.

holmes cebinden bir mum çıkarıp yaktığında şimdi etrafı daha iyi görebiliyorduk.holmesun buraya inmeyi çok önceden planladığını anlamıştım.beş ayrı yere gelişi güzel yığılmış kömür yığınları ve duvarların dibine istif edilmiş düzgünce kesilmiş bir de odun yığını vardı.holmes gözlerini kömür ve odun yığınları arasında gezdirdiğinde yerde küçük bir kağıt parçası bulmuştu.yerdeki hafif ıslaklık yüzünden kağıttaki yazının yarısı silinmiş gibiydi.

holmes küçük kağıt parçasını ışığa tutup baktığında ben de meraklanmıştım doğrusu.

-kağıtta ne yazıyor holmes.

-bilmiyorum sevgili watson.bizim dilimizde değil.bir çok harf de silinmiş görünüyor. sanırım dostumuz don martino'dan yardım istememiz gerekecek.sanırım bu notu bulmamız iyi oldu.holmes elindeki mumu odun yığının üstünde tuttuğunda küçük iplik parçaları bulmuştu.yeşil renkte ipek ipliklerdi -sanırım burası bir çiftin gizli buluşma noktası olmuş.bu iplikler daha önceden kalmış gibi durmuyor.üzerlerinde çürüme izi yok.üstelik hala yeniler.belli ki birileri burada bir buluşma ayarlamış sevgili watson.

holmes'un elindeki ipliklere baktığımda haklı olduğunu görmüştüm.bunlar oldukça yeni ve sağlam ipek iplik parçalarıydı.böyle izbe bir yerde birkaç gün durmaları bile onları çürütmeye yeterdi.

-sanırım bu odun yığının önünde konuşurken giysisi bu odunların sivri budaklarından birine takılmış.yukarıdaki leydilerden yeşil elbisesi olan var mı baksak iyi olacak.kumaşta bir yırtılma varsa bu bizim için oldukça iyi bir ipucu olacak sevgili watson.

holmes gözlem yeteneği güçlü bir adamdı.benim kolay kolay fark edemeyeceğim bir detayı yakalaması şaşılacak şey değildi.

-yukarı çıkalım sevgili watson lord walcort'un öldürüldüğü odada gizli bir yere açılan bir kapı var mı öğrenelim.

odaya gittiğimizde bize polis şefi don martino da eşlik etmişti.üçümüz odada bir şeyler bulacağımızı umuyorduk.

lord walcort'un odası tıpkı bıraktığımız gibiydi.holmes kat görevlilerinin içeride temizlik yapmasını özellikle istememişti.keskin bakışlı gözleriyle odayı taradıktan sonra.elleriyle duvarları kontrol edip duvarda bir boşluk yakalamaya çalışıyordu.duvarlara küçük vuruşlar yaparak gelen sesi dinliyordu.

-hayır sevgili watson burada öyle tür bir kapı yok.belli ki sevgili lordumuzu endişelendirecek bir durum olmadığı için böyle bir kapıya ihtiyaç duymamış.geriye tek şey kalıyor.lord walcort'un ailesindeki kadınların giysilerine bakmak ve ipliği çözülmüş yeşil ipek bir elbise bulmaya çalışmak.ayrıca bir de yarısı eksik şu not var.

don martino notu yüzüne tutup öyle bakmıştı.adamın nottan çok fazla bir şey anlamadığı bakışlarından anlaşılabiliyordu -enmos u dsde auí.

hay cinco de negro

bu nottan tek okuyabildiğim beş te siyah kelimeleri .diğerlerini okuyabilmem mümkün değil.pek çok harf silinmiş bay holmes.

-ah çok yazık keşke ispanyolcam olsaydı.belki aklımdan tahmin yürütebilirdim.yazı ispanyolca olduğuna göre yukarıdaki ingiliz leydilerimizle pek alakası yok.otelde çalışan aşık bir çiftin gizlice buluşmaları için birbirine verdiği şu pusulalardan biri de olabilir.

-peki ipek iplikler holmes,bir hizmetçinin pahalı ipekten bir kıyafet giymesi akla yatkın m holmes bana gülümseyerek bakarken piposundaki kuru tütünleri çıkarmakla meşguldü.

-neden olmasın watson,iplikler ipek bir gece elbisesine de ait olabilir.yatma saatinde üstüne bir gecelik giyip aşağıda aşığıyla buluşmak için inen genç bir kadına da ait olabilir.oteldeki çalışanların yarısı yatılı kalıyor.üstelik bu tip bir şeyi parası olan herkes alabilir.

holmes haklıydı.her şey mümkündü.

-otellerde çalışmasından memnuniyet duydukları hizmetçilere kıyafetlerinden hediye eden pek çok soylu olduğunu duymuştum.bu soylular pek kullanmadıkları bu kıyafetleri bu garibanlara hediye ederlermiş.

diye fikrini belirtti don martino.

-gördün mü watson böyle bir ipek elbiseye sahip olmak pek de o kadar zor bir şey değil.pekala öyleyse soruşturmanın ikinci kısmına geçebiliriz.şu yazının yukardakilerden kime ait olduğunu bulmak için bu notun aynısını tüm leydi ve hizmetkarlara yazdıracağım ardından da bayanlardan kıyafetlerini göstermelerini isteyeceğim.

-ama bay holmes mahrem kıyafetlerini göstermek istemeyebilirler.bir kadının gece kıyafetlerini görmek pek de centilmence bir davranış olmayacak -haklısın sevgili don martino.merak etmeyin sevgili bayanları incitmeden bunu yapacağıma emin olabilirsiniz.

üçümüz bayanların kaldığı odaya doğru gittiğimizde holmes yerdeki küçük siyah noktalara bakıyordu.göze çarpmayan ufak tozdan biraz daha iri parçalardı.

-ah bunları nasıl göremedim.oysa odayı gayet iyi incelediğimi sanıyordum.sanırım odayı temizletmemekle iyi yapmışız.

holmes parmağının ucundaki küçük siya parçaları bize gösterdiğinde hepimiz bunların ufak kömür parçaları olduğunu görebiliyorduk.

-sanırım katilimiz geride bir şey unutmuş olmalı.yoksa zavallı lordun odasını neden tekrardan ziyaret etsin ki.

don martino'yla bilikte hayretle holmes'e bakıyorduk.
"   

SHERLOCK HOLMESUN  TUHAF MACERALARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin