CANTBURY CİNAYETİ / BÖLÜM 4

110 26 2
                                    

  Holmes ile birlikte baker sokağındaki evde oturmuş müfettiş lestradin gelmesini bekliyorduk.Ben eski bir tıp dergisinin sayfalarını karıştırırken holmes de düşünceli bir halde piposunu içiyordu.İkimizin de son zamanlarda işlenen şu garip iki cinayeti düşündüğümüzü tahmin edebiliyordum.Gözlerim her ne kadar tıp dergisinin eski soluk sayfalarındaysa da aklım hala holmes+un söylediği iki ayağı üzerinde yürüyebilen hayvandaydı sonunda elimdeki dergiyi bırakıp bakışlarımı dostuma yönelttim,holmes yine transa girmiş gibi derin düşünceler içerisinde önüne bakıyordu.

"sen söylediğin şeylerde ciddi misin holmes"

"tabii ki aziz dostum watson gayet gerçekçiyim.Yürüyen bir panter fikri herkese garip gelebilir ama her hayvanın eğitildikten sonra rahatlıkla insan taklidi yapabileceğine inanıyorum."

holmes pis kokulu piposundan derin bir nefes çektikten sonra dumanını havaya savurdu.

"söylediklerim bu duman kadar hafif ve esrarengiz durabilir ama seni temin ederim ki aziz dostum bu vakanın sonunda haklı çıktığımı göreceksin.Sadece sabırlı olmanı tavsiye ederim sevgili dostum watson"

neyse ki aramızdaki bu kısa sohbeti beklediğimiz misafir müfettiş lestradin gelişi bitirmişti.İçeri oldukça yorgun ve üzgün bir yüz ifadesiyle giren lestradin hem kafası karışmış hem de omuzları çökmüş gibiydi.

"iyi misiniz bay lestrade size içmeniz için bir şeyler getirmemi ister misiniz" diye sorduğumda lestrade kafasını evet anlamında sallamakla yetinmişti.

"sanırım yine önemli bir şeyler olmuş gibi bay lestrade .vakayla ilgili bir gelişme mi var lestrade kendini holmesun karşısındaki eski şarap rengi kadife koltuğa attığında dudakları sararmıştı.

"evet bay holmes.Şehrin güney tarafındaki denizcilerin çok sık gittiği tavernalar sokağında bir cinayet vakası daha oldu.Bu sefer ki kurban denizci kayıtlarını ve defterlerini tutan richard paymon adında eski bir muhasebeci.Haklıymışsınız bay holmes son derece vahşi bir hayvanla gezen soğukkanlı bir katille karşı karşıyayız"

lestrade ona verdiğim şarabı neredeyse tek dikişte içmişti.boş bardağı kenara koyup mendiliyle ağzını sildiğinde yüzünün rengi yeni yeni yerine gelmişti "hımm haklı çıkmam için bir cinayetin daha işlenmiş olmasından mutlu değilim doğrusu.Bana ayrıntılardan bahseder misiniz müfettiş lestrade"

"tabii bay holmes.tıpkı diğerlerindeki gibi duvara kanla bir yazı yazılmış.duvarda hepsinin ele başısı buydu yazısı vardı.zavallı adam vahşi hayvanın saldırısından dolayı çok kan kaybetmiş ve muhtemelen duvara onun kanıyla bu yazı yazılmış."

holmes piposunun ucunu ısırmış düşünüyordu.vakanın başından beri haklıydı.londra sokaklarında yırtıcı bir hayvanla gezen bir adam vardı ve seri cinayetler işliyordu.tabii bunu nedensiz yapmıyor polise bunun bir geçmişi olduğunu yazdığı yazılarla göstermeye çalışıyordu "cinayet ne zaman işlenmiş bay lestrade"

"yaklaşık bir kaç saat önce işlenmiş olmalı.komşuları adamın çoğu zaman evine aynı saatlerde akşam altı gibi gelip, dışarı hiç çıkmadığını ,kendi halinde sessiz bir tip olduğunu söylediler."

"tıpkı diğerleri gibi sessiz ve sakin tipler.belli ki işledikleri bir günah onlara ebedi sessizlik yemini ettirmiş olmalı.ancak birisi onları sonsuza kadar susturmaya başlamış bile.cinayet mahaline gitsek iyi olacak bay lestrade belki katille ilgili daha iyi ip uçları buluruz." diye konuştu holmes lestrade ayağa kalkmış bizimle birlikte çıkmak için beklerken holmes ve ben de paltolarımızı giyip şapkalarımızı taktıktan sonra dışarı çıkmaya hazır hale gelmiştik.

evin önünde bekleyen arabaya bindiğimizde bu vakanın karışıklığından çok, tuhaflığı ilgimizi çekmişti.meslek hayatında pek çok tehlikeli ve gizemli vakalarla uğraşmış olan holmes bile bu cinayetlerde keskin ve kesin bulgular bulmakta yetersiz kalmış görünüyordu.

richard paymon tavernalar sokağının güneyinde denizcilerin kaldığı pansiyonların bulunduğu sokakta küçük mütevazi bir pansiyonda pansiyoner olarak kalıyordu.pansiyon sahibi onun saygılı sessiz bir tip olduğunu ve kirasını hiç aksatmadığını özellikle berlirtmişti.yaklaşık altı kadar pansiyonerin kaldığı pansiyonda kimse belirgin bir çığlık veya ses duymamıştı.zaten orada kalan tipler de gece yarısından önce gelen tipler değildi.günün o saatinde pansiyonun boş olduğu söylenebilirdi.

pansiyoncu kadın o akşam için kimseyi görmemişti ancak pansiyonun arka tarafında gece gelenlerin diğerlerini rahatsız etmemesi ve sessizce girmeleri için arka bahçeye açılan bir kapı daha vardı.muhtemelen katil bu kapıdan içeri girmişti.

richard paymonun kaldığı odaya girdiğimizde zavallı adam hala yerde yatıyordu.yüzünün sağ tarafı uğradığı saldırı sırasında aldığı pençe darbeleriyle parçalanmıştı.ölümüne ise boynuna aldığı vahşi hayvan ısırığı sebep olmuştu.çok kan kaybeden zavallı adam çırpınarak ölmüş olmalıydı.

holmes duvardaki yazıyı mum ışığıyla aydınlattığında müfettişin söylediği yazı tüm korkunçluğuyla ortaya çıkmıştı.

"yazının yüksekliğine göre katil 1,75 boylarında biri.vahşi hayvanını kullandığına göre diğerlerine göre pek de iri yarı ,güçlü bir olmasa gerek." holmes kurbanın yanına gelip cesedin yanına diz çökmüş adamın boynundaki ve yüzündeki ısırık ve pençe izlerini inceliyordu.

"hımmm kesinlikle bunun bir leopar saldırısı olduğunu söyleyebilirim.oldukça güçlü ve iri bir hayvan.salyasına bak watson ne kadar koyu kıvamlı ve rengi ne kadar da koyu.sanki sahibi hayvana özel olarak garip bir şeyler yedirmiş gibi"

"bir tür uyuşturucu bitki falan mı holmes"

"olabilir ama uyuşturucudan çok zehir etkisi yapan bir şey.böyle bir ısırık ölümcül olsa da kurbanını yarım günden fazla yaşatır oysa kurbanın can vermesi çok uzun sürmemiş.şu salyadan bir parça alıp incelesem iyi olacak"

holmes benim yanımda gezdirdiğim metal ilaç kutularından birine dikkatle kanlı bir salyayı koyduktan sonra iğrenmeden cebine koymuştu.

"ilginç doğrusu"

"nedir ilginç olan bay holmes" lestrade bir umutla holmese bakıyordu.

"bu adamın denizci kayıtlarını tutan bir muhasebeci olduğunu söylemiştiniz.görünüşte evet bir muhasebeciyi andırıyor.ancak bu işi yıllardır yapmadığı belli.bakın kolunun dirsek kısmındaki kumaş neredeyse hiç aşınmamış.oysa muhasebeciler ve veznedarlar sürekli yazı yazdıkları ve dirseklerini kullandıkları için kollarının dirsek kısmı çok sık aşınır"

"belki yeni bir manşet kullanmış olamaz mı bay holmes "olabilir bay lestrade ama bunu kurbanın çıplak dirseklerinden de anlayabiliriz."

holmes zavallı kurbanın gömleğinin kolunu omuz hizasına kadar sıyırıp dirseklerini gösterdi.neredeyse pürüzsüz sayılabilecek bir dirseği vardı ve dirsek bölgesi hiç aşınmamıştı."

"gördünüz mü oysa muhasebeciler sürekli kayıt tutarlar ve dirseklerinin üzerine yaslanıp yazdıkları için dirsek kısımları tahtanın pürüzlü yüzeyleri yüzünden aşınmaya sebep olur."

"peki bu adam defter kayıtları tutan bir muahsebeci değilse kim holmes"diye merakla sordum holmes kurbanın vücudunu dikkatle incelerken sanki otopsi yapan bir doktor titizliğiyle kurbanın tüm vücuduna göz gezdiriyordu."

"eski bir asker olduğunu söyleyebilirim.Bakın vücudunda saçma izleri var ve eski zamanlardan kalma yara ve bere izleri ama asıl işareti görmüyorsunuz.göğsündeki denizci arması.bakın"

holmesun gösterdiği yere baktığımızda adamın göğsünde omzuna yakın bir yerde bir denizci dövmesi görmüştük.çapa işaretinin her iki yanında çapraz halde iç içe geçmiş tüfek işaretleri vardı.

"bu tip tüfekler amerikan donanmasında kullanılan hoodwister marka tüfeklere benziyor.şimdi sorulması gereken soru şu balıkçı olmayan bir sığır çiftliği sahibi,çömlekçi olmayan bir madenci ve muhasebeci olmayan eski bir asker neden hiç yapmadıkları meslekleri yapıp saklansın."

"adam denizci olduğuna göre deniz kayıtlarına aşina olmalı" diye fikrimi belirttim."

"aynen sevgili dostum watson.muhtemelen kurban çalıştığı gemideki kayıtları tutan birinden bir parça şeyler öğrendikten sonra saklanmak için böyle bir yöntemi seçmiş olmalı.akıllıca doğrusu."

holmes odanın içini adımlarken gözleri odanın içindeki şömineye ve önündeki eski tip kumaştan yapılmış halı niyetine kullanılan garip bir kumaşa takılmıştı.

kumaşı kaldırıp inceleyen holmes bunu bir tür kızıl derili örgüsü kumaşa benzetmişti.

"amerikan pamuğundan yapılmış kızıl derili motifleri taklit edilmiş.ama şömine önüne koymak için fazla özentisiz ve basit."

holmes kumaşı yerden aldıktan sonra gözünü kumaşın daha önce örttüğü ahşaba dikmişti.holmes şimdi eğilmiş yerde tahtaları inceliyordu.neden sonra elleriyle iç içe geçmiş ahşap zemini sökmeye çalıştı.bunda başarılı olamayınca cebinden çıkardığı çakısıyla tahtalardan birini yerinden oynatıp çıkardı.gözleri bir küp altın bulmuş gibi parlak ve sevinçliydi.

holmes elini az önce yerinden söktüğü ahşabın yarattığı boşluğa sokup çıkardığında elinde kağıt parçaları ve küçük bir not defteri vardı.hemen holmesun yanına gidip bulduklarını incelemek istiyorduk.

bir süre elindeki kağıtları ve defteri inceleyen holmes seviçle seslendi.

"baylar size daniel jonathan cockleyle tanışmanızı öneririm.kurbanımız dediğim gibi eski bir asker ve aynı zamanda bir madende hissedarmış.sanırım yeni kıtaya telgraf çekip daniel jonthan cockley ve arkadaşları hakkında detaylı bilgi alabilirsek bu cinayeti çözebiliriz lestrade şimdi daha umutlu ve mutlu görünüyordu.

"tebrik ederim bay holmes bu vakayı çözme noktasına getirdiniz.dediğinizi hemen yapıp amerikadaki meslektaşlarıma daniel jonathan cockleyi sorgulatacağım.diğer arkadaşlarını da öğrenebileceğimize ben de inanıyorum."

lestrade yanımızdan sevinçle ayrılırken holmes de parlak gözleriyle bana bakıp koluma girdi.

"biraz bilgi edinebildiğimize göre bunun şerefine güzel bir karnımızı doyurup bir şeyler içebiliriz sevgili dostum watson "hay hay holmes."  

SHERLOCK HOLMESUN  TUHAF MACERALARIWhere stories live. Discover now