Danger - Bölüm 26

26.7K 751 53
                                    

Etrafı kalp makinesinden çıkan bip sesleri doldururken,  doktorlar fazla kan kaybına yol açan kurşunu hala içinde barındıran vücudu iyileştirmeye çalışıyorlardı. Hemşireler, stres altında olan doktorların istediği aletleri, acele ile onlara uzatırken, yaşam ile ölüm arasında kalmış olan bedende sıkışan ruh, hangi tarafı seçeceğine karar vermeye çalışıyordu. 

Son bir çare ile vücutta büyük hasara yol açan kurşun çıkartılmış, hemşirenin uzattığı metal kaseye atıldığında etrafa yayılan tok ses, kalp atışlarının hala devam ettiğini gösteren tek düze öten ile bir ses karışıyordu. 

Doktor en zorlu kısmı atlattığını düşünürken kalbin artık  atmadığını anlatmaya çalışan, tek şeride düşmüş olan yeşil çizginin gözüktüğü makineden çıkan ses ile endişe yeniden yükseklere tırmanmaya başlamıştı. "Hastayı kaybediyoruz." Baş hemşirenin telaşlı sesi kulaklara çalınırken, diğer hemşireler çoktan elektro şok cihazını hazırlamış, doktora uzatıyordu. Hastanın çıplak göğsüne temas eden elektrik ile beden gerilmiş, yukarı zıpladıktan sonra tekrar masaya düşmüştü ama kalp atmıyordu. Doktor ard arda bir kaç kez daha şok cihazını bedene yüklemişti ama fayda etmiyordu. Zaten yıpranan vücut daha fazla savaşamayacağının işaretini, kalp atışlarının hala düz bir çizgi halinde ilerlediğini anlatan ekrandan vermeye çalşıyordu. Ameliyat odasında bulunan doktorlar ve hemşireler, önlerinde ruhsuz bir şekilde uzanan beden gibi pes etmişti. "Hastanın ölüm saati 02.21." Hemşire beyaz kol saatinden gözlerini ayırıp, endişeli bir şekilde ameliyathane kapısına baktı. 'Ben şimdi ona sevgilin öldü diye nasıl söylerim' diye düşünüyordu.

Bu arada doktorlar bütün ümitlerini bir kutuya kapatıp bir rafa kaldırmıştı. Tüm cihazları kapatıp, artık ruhun terk ettiği bedenin üzerine mavi örtüyü çekerken, herkeste derin bir sessizlik mevcuttu. Tıpkı önlerinde yatan, artık sonsuza kadar sessizliğe mahkum olmuş, ruhunun terk ettiği, ama sevdiği insanın yüreğinde o ölene kadar yaşayacak olan kalp gibi. 

______

"Verdiğim merhemi vurduğun yer ağrımaya başlarsa sürersin." Doktora nazikçe gülümsedim. Yanımdan hiç ayrılmayan Zayn'e ters bir bakış attıktan sonra odadan çıktı. Beni muayene ederken bizi yalnız bırakmayı ısrarla rededen Zayn, karşımda ki pencerenin mermerine yaslanmış, asık bir suratla bana bakıyordu. Bir an ona dil çıkarmayı istedim ama bu düşünceyi zihnimden def ettim. Ters bir tepki verebilirdi ve ben bununla uğraşamazdım. Zaten yeterince yorulmuştum.

Barda, önümüzde ki masada oturan serseri tipli oğlanın aniden ayağa kalkıp, belinden silahını çıkarması ile ortalık yeterince karışmıştı. Louis ani bir hareketle beni masanın altına sürüklemeye çalışırken, başımı tezgaha çarpmıştım. O sırada da silah ateşlenmişti ve herkesin çığlıkları ne ara geldiğini çözemediğim polis sirenlerine karışmıştı. Louis sayesinde kurşun bize değil, arkamızda duran genç bir adama isabet etmişti. Ben hafif bir sıyrıkla atlatmıştım ama vurulan kişinin o kadar şanslı olmadığını biliyordum. Sadece kurtulması için dua etmekten başka yapacak bir şeyim yoktu. 

Hastane yatağına uzandığımda dikkatlice başımı yastığa yasladım. Alnım biraz sızlıyordu ama onun dışında iyi hissediyordum. Bana yaklaşan adım sesleri duyduğumda gözlerim otomatik olarak Zayn'i buldu. Elinde tuttuğu deri ceketimi yatağın ucuna bıraktı ve yanıma geldi. Yüzündeki ifadesini çözemiyordum ve bu beni yoruyordu.Temkinli hareket ederek yatağın kenarına oturdu. Henüz bana yeterince yaklaşmamasına rağmen sigara kokusunu hemen algılamıştım. Sigarayı sadece bir defa kullanmıştım ve hüsranla karışık utançla sonuçlanmıştı. Neyse eski anılara girmeyelim.

"Canın yanıyor mu?" Zayn'in nihayet konuşmasına sevinmiştim sanırım. Sol eli ile destek alırken sağ eli ile nazikçe yüzümü kavradı. Baş parmağını küçük  sargı bezinin olduğu yere hafifçe bastırırken, ufak bir sızı hissetmemle birlikte irkildim. Elini hemen çekti ve endişe dolu gözleri benimkilere kitlendi. Boşta olan eli ile, benimkileri tuttu ve bana iyice yaklaştı. "Merak etme sevgilim, seni iyi hissettireceğim. Sana kimse dokunamaz. Kimse zarar veremez." Fısıldayarak eğildi ve dudaklarını alnımın boş olan yerine bastırdı. Bir an için bu beni çok rahatlattı ama kalbimin aniden hızlanması ile ellerimi kurtardım ve onu ittirdim. Bu hareketime kaşlarını çatarak karşılık verdi. Onu kızdırdığımın farkındaydım ama elimde olan bir şey değildi.

DANGER *Düzenleniyor*Where stories live. Discover now