Danger - Bölüm 36

20.6K 699 81
                                    

İfadesizce tavanı izlerken parmaklarım Zayn'in yumuşak siyah saçları ile oyalanıyordu. Kendisinin düzenli nefes alıp verişlerinin aksine kalbimin hızlı atışları yüzünden soluk alıp verişim düşüncelerim kadar dengesizdi. Dün yaşadıklarım aklıma geldikçe aynı heyecan tekrar içimde yeşeriyordu. Ayrıca ona neden bunu yapmasına izin verdiğimi sorguladıkça da kendime kızıyordum. Farklı hissettiğim ve bunu sevdiğim inkar edemeyeceğim bir gerçekti. 

Bakışlarımı göğsümde yatan Zayn'e çevirdiğimde saçları ile oynamaya devam ettim. Yumuşak saçlarına dokunmayı seviyordum ve bana onlar ile oynamama izin verdiği için de bu fırsattan severek yararlanıyordum. 

Tek kolunu sıkıca belime sarmıştı ve bacakları benimkilere değiyordu. Küçük bir erkek çocuğu gibi masum ve huzurla uyurken  onun hakkında ki düşüncelerimin değişmesine engel olamıyordum. Ona baktığım zaman içimde oluşan heyecan duygusu bile aklımın karışması için yeterliydi. 

Yine kendi düşüncelerimde baş başa kaldığım bir zamanda Zayn kıpırdanarak başını hareket ettirdi. Burnunu tişörtüme gömdüğü zaman vücudum kaskatı bir halde onun altına uzanıyordu. Hareket etmek o an için seçeneklerimin arasında gözükmüyordu. 

Zayn uykulu gözlerini açarak başını yukarı kaldırdı ve sırıtarak bana baktı. "Günaydın sevgilim." Boğuk ses tonu dağıttığım saçları ve uykulu yüz ifadesi ile harmanlanırken karnımda ki sıcak his kendini göstermeye başladı. "Aslında henüz güneş doğmadı." dedim sessizce. Sabaha karşı uyanmak bende bir alışkanlık haline gelmişti. Genelde geceleri geç yatıp sabah dokuz buçuğa doğru uyanıyor ve sonra işe gidiyordum. Ama şimdi bütün düzenim alt üst olmuştu. 

Zayn esneyerek sırt üstü uzandığında beni kendine çekerek yatakta biraz daha kalmaya devam etti. Omuzumdan tutan parmakları tenimde daireler çiziyordu. "Güneş doğana kadar böyle yatmayı mı planlıyorsun?" diye sordum. Ufak bir kıkırtı sessizliği doldurduğu zaman Zayn sol tarafının üstüne yatarak yüzünü  eline yasladı ve kıymetli gülüşü ile bana bakmaya başladı. Kahve gözlerinde ki parlaklık gülüşü ile mükemmel bir uyum içerisindeydi. Yüzünün geri kalan kısmı gibi. Sakalını seviyordum. Parmaklarımı onların üzerinde gezdirmek istiyor ve tenime verdiği tarif edemediğim hissi tekrar yaşamak istiyordum. 

"Güneş doğana kadar yapmak istediğin başka şeyler varsa, buna hayır demem." diyerek üzerime doğru eğilmesi ile nefesimi tuttum. Elimi kaslı göğsüne koyarak onu ittirmeye çalıştım ama bir milim bile geri gitmedi. Dudaklarını nazikçe yanağım ile buluşturduğunda gözlerimi kapayarak ondan kurtulma çabalarına devam ettim. Ona her zaman istediğini vermeyecektim. Tek elini yastığımın yanına bastırdığında bedenini üstüme kapattı ve beni yine tutsak durumuna getirdi. "Pekala baş belası eğer hemen üstümden kalkmazsan bir tarafına tekmeyi basmayı üşenmeden yapacağıma emin olabilirsin." Hareketlerini hemen kesip bana şaşkınca bakmaya başladığı zaman gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Sen bana meydan mı okuyorsun?" diye sordu. Sesindeki şok ifadesi hafifçe gülümsememe neden oldu. "Ve sen bana baş belası mı dedin?" Başımı hafifçe sallayarak sorusunu cevapladım. Yüzünü boynuma doğru getirerek dudaklarını tenime bastırdı. "Bana taktığın lakabın cezasını sana şu an verebilirim." Kulağıma doğru fısıldayarak kalbimin teklemesine neden oldu. "Adımı söyleyene kadar seni yalvartabilirim." Sıcak nefesi boynumda bıraktığı ıslak öpücükleri kuruturken yutkundum.  Kulak mememi dişlerinin arasına aldığı zaman bir nefes bırakarak onu tekrar ittirmeye çalıştım ama faydasız bir girişimden başka bir şey değildi.  Yastığımın üzerinde duran eli ile başımı kavrayarak beni kendisine çekti. Diğer eli ise her zamanki gibi tişörtümün içinde bedenimi keşfe çıkmıştı. Benden güçlü olduğu ve istediği şeyden kolay kolay -hatta hiç- vazgeçmediğini bildiğim için onun dikkatini dağıtmak amacı ile bir şeyler düşünmeye başladım. 

DANGER *Düzenleniyor*Where stories live. Discover now