Danger - Bölüm 34

21.7K 661 83
                                    

Masanın üzerinde duran hediye kutularına şaşkın bir şekilde bakmaya devam ettim. "Saat daha sabahın dokuz buçuğu, henüz kahvaltımızı bile yapmadık ve sen uyanır uyanmaz bana hediye veriyorsun." diyerek karşımda sırıtarak oturan Zayn'e baktım. Omuzunu silkerek karşılık vermemeyi tercih etti. Kutulardan kırmızı olanı diğerine göre daha büyük ve kareydi. Diğeri ise uzun dikdörtgen ve gri renkliydi. "Önce kırmızıdan başla." Dövmelerin kapladığı sağ kolunu çenesinin altına destek olarak koyarak çocuk gibi sırıtma işlemine devam etti. Bakışlarımı ondan ayırmadan kırmızı kutuya uzandım. Neden böyle davrandığına anlam vermeye çalışarak kutuyu önüme sürükledim. Beni delip geçen bakışlarından gözümü kaçırarak 'hediyeme' baktım. Kutunun köşesinden tutarak kırmızı kapağı yukarı çektim. Nedense herkesin hediyesini açarken yaşadığı heyecandan en ufak bir kırıntı hissettmiyordum. Gerçi bana hediye alan tek kişi Claire olduğu için başkasından böyle bir jest görmemiştim. Ve nasıl davranacağımı bilmiyordum. Kapağı çıkarıp masanın boş tarafına bıraktığımda şaşkın bakışlarım 'hediyemin' üzerindeydi. Gözlerimi kırparak başımı kaldırıp beni sırıtarak izleyen güzel adama baktım. "Claire ile konuşabilmen için aldım." diyerek kısa bir açıklamada bulundu. Kutunun içinden telefonu alıp inceleyerek ona ne söylemem gerektiğini düşündüm. Sadece teşekkür etmek çok basit olur gibime geliyordu. Belki sarılabilirdim? Ya da yanağına küçük bir öpücük bırakıp pişmanlık duygusu baş göstermeden gidip kahvaltımı yapabilirdim.

"Ben-" Bir şeyler söylemek için ona baktığımda gri dikdörtgen kutuyu bana uzatarak sözümü kesti. "Bunu da aç." Merak duygusu içimi kemirmeye başladığı sırada vakit kaybetmeden kutuyu elinden aldım ve hızla kapağını kaldırdım. Bir süre hareketsiz kalmama neden olan ve benim için 'asıl hediye' diye nitelendirdiğim objeye bakarken Zayn'in kalkıp yanıma geldiğini hissettim. Anahtar şeklinde ki kolyeyi kutusundan alıp dikkatimi ona çevirmemi sağladı. Arkama geçip kolyeyi boynuma geçirdiği sırada ona yardım amaçlı saçlarımı tek elimde toplayarak havaya kaldırdım. Soğuk metalin boynuma değmesi ile hafifçe titredim. Ya da titrememin asıl sebebi Zayn'in boynumda duran parmakları da olabilirdi ama ben sakin kalmak için ilk seçeneğin doğruluğuna inandım. "Hoşuna gitti mi?" Kulağıma doğru fısıldayarak parmaklarını boynumda, tenimi ateşe verecek şekilde gezdirdi. "Evet." diye fısıldadım. Hoşuma gidenin hediyeler mi yoksa Zayn'in dokunuşu mu olduğuna karar vermek benim için şu an çok zordu. Boyunumu daha sıkı kavrayarak başımı yana yatırdı ve dudaklarını yanan tenime bastırarak bedenimde ki yangını körükledi. "Beğenmene sevindim tatlı Wendy'm." Nefesini dudaklarını bastırdığı yerde hissettmek beyin fonsiyonlarımı yerle bir etmişti. Siyah yumuşak saçlarından parmaklarımı geçirmek için elimi yukarı kaldırmıştım ama daha fazla ileri gidersek duramayacağımı bildiğim için yavaşça yerimden kalktım. Göğsümün ortasında ki baskıyı azaltmak için derin bir nefes alıp oksijeni hissettmek istedim ama dibimde duran Zayn yüzünden aldığım tek koku onun sarhoş edici kokusuydu. "Teşekkür ederim. Hediyeler için. Claire'den başka kimseden hediye almamıştım." Gülümsemem cılızca yüzüme yerleşirken zihnimde onu öpüp öpmemek için iki tarafın verdiği bir savaş vardı. Mantıklı olan tarafım adil bir mahkeme düzenleyerek bu fikrin aptalca olduğunu savunurken, adını koyamadığım hislerim askerlerini öne sürerek mahkemeyi yerle bir ediyordu. Dudaklarımı hızla onunkilere kapatırken kazanan taraf belli olmuştu ve Zayn ellerini belime koyarak midemden karnıma doğru hissettiğim havai fişekler ile kutlama başlamıştı. Ben masum bir teşekkür öpücüğü düşünürken Zayn ellerini sırtıma doğru kaydırarak geri çekilmemi engellemiş, masum öpücüğü bir kademe atlatarak şehvetli kısma taşımıştı. Kaslı göğüsüne dayadığım ellerimin bileklerinden tutarak kollarımı yukarı çekti ve bende ona uyarak kollarımı boyununa doladım. Geri geri yürümeye başladığımda sırtımın duvara çarpması ile  dudaklarımızın bağlantısını kopararak nefes almaya çalıştım. Zayn kendini kaptırmış bir vaziyette yanağımdan boynuma  öpücükler bırakmaya devam ediyordu. İlk defa kendimi onun durmamasını, devam etmesini isterken buldum. Zayn'e karşı gelmemi söyleyen iç sesimi arzularım duyamayacağım bir yere kilitlemişti ve ona ulaşmamı engelliyorlardı. Parmaklarımı saçlarından geçirdiğimde geri çekilip gözlerime baktı. "Aslında kimsenin saçlarıma dokunmasına izin vermem. Orası yasak bölge ama senin dokunuşun beni daha da tahrik ediyor." Kulaklarıma kadar hissettiğim sıcaklık yanaklarımda renk bulurken, nefes almayı ihmal ediyordum. Kendimi toparlamak adına işin içine alay kattım. "Christian Grey gibi takıntıların olduğunu bilmiyordum." Sırıtarak tepkisini izledim. Mükemmel yüzünde insanı eriten gülümsemesi yer alırken gözleri çizgi filmlerde ki parlıyordu ve bu haksızlıktı. Birisi bu kadar etkileyici olmamalıydı. "O kitabı okuduğuna göre belki bir kaç şey deneyebiliriz." Sözleri sırıtmamı yüzümden iz kalmayacak şekilde silmişti. Kalbimin atışı kontrol edilemez bir şekilde hızlanırken ondan kaçma olanaklarını gözden geçiriyordum. Eğer gerçekten bunu yapmak isteseydi elinden kurtulamazdım. Bu dairede yalnızdık. Benden kat kat güçlü olduğu bilinen bir gerçekti ve ben kafeste sıkışmış bir kuş gibi çaresiz kalıyordum. 

DANGER *Düzenleniyor*Where stories live. Discover now