9

23.7K 1.4K 94
                                    

"Ah hayır ama! Yine mi kaybettim?" yapmacık bir üzüntüyle konuşan anneme gülümsedim. Satrançta yedinci kez yenilmişti ve birinin ona satrançta berbat olduğunu söylemesi gerekiyordu.

Son bir haftadır psikolok adam, oldukça ilerileme kaydettiğimi söylemişti. Beni birşeyler anlatmam için zorlamıyor, aksine her seansta espiriler yapıp bir şekilde beni gülümsetmeyi başarıyordu. Seanslarda bazen canımız sıkılınca kafamıza göre bir numara sallayıp adam işletiyorduk ve bazen cidden eğlenceli oluyordu.

Annem... O, şimdiki halimden çok memnundu. Arada oyunlar oynuyor, beraber vakit geçiriyorduk. Bir ara okul bahçesinde futbol oynayan çocuklara bile katılmıştık. Hayatım günden güne iyileşiyordu kısaca.

"Yine kazandım." diyerek gülümsediğimde satranç taşlarını kutusunun içine katıp tavla uzmanı edasıyla kutuyu annemin koltuğunun altına koydum. Bu hareketime gülerken, "Eh, bir pizzayı hak ettik. Acıktım ben acıktım." derken annem telefonunu eline alıp birkaç tuşa bastı ve kulağına götürürken "Nasıl olsun?" diyince direk "Karışık." dedim. Siparişi verdikten sonra da biraz televizyon izlerken zil çaldı.

"Ne çabuk geldi." diye söylenip ayağa kalktım ve masanın üzerindeki cüzdanı alarak kapıya yöneldim. Nereden baksan en fazla on dakika olmuştu ve bu kadar hızlı olacaklarını beklemiyordum. Annemim aradığı pizzacının numarasını bende alsam iyi olacaktı.

Kapıyı açınca yüzümdeki gülümseme de solmuştu. Gelen pizzacı değildi, aksine beni bu hale getiren kişi duruyordu karşımda.

"Elif?" diye şok içinde fısıldarken elimdeki cüzdan yere düşmüştü. Bunca zaman sonra buraya nasıl gelmişti ki? Nasıl bu kadar yüzsüz olabiliyordu? Boğazıma yerleşen yumru nefes almamı güçleştirirken gözlerimin dolmaması için kendimi sıktım.

"Yağmur, pizzacı mı gelmiş?" diye elindeki kola bardakları ve çerezler bulunan tepsiyle mutfaktan çıkan annem, kapıdaki Elif'i görünce elindeki tepsini titrediğini gördüm. Yüzündeki keyifli ifadenin birden silinip sinirli bir ifadeye bürünürken geri adımladım.

Annem tepsiyi masaya bırakıp hiddetle Elif'e yürürken, bir yandan da bağırmaya başlamıştı.

"Sen hangi yüzle geliyorsun evime?! Benden aldıkların yetmedi mi!.." diye bağırmaya devam ederken arkamı dönüp odama koşmaya başladım. Sakin ol, derin nefes al ve sakin ol. Kendimi sakinleştirmeye çalışırken beynime dolan çığlık sesleriyle gözlerimi bir an kapatıp tekrar açtım ve kendimi odama atarak kapıyı kilitledim. Derin derin nefesler almaya devam ederken çığlıkların iyice artmasıyla işitme cihazlarını kulaklarımdan sökercesine alıp yere fırlattım ama sesler gitmedi. Beynimin içindeki sesler hep beninle alacaktı.

Kapıya sırtımı dayayarak yere oturup bacaklarımı kendime çekerken ellerimi saçlarım arasından geçirdim. Susmuyordu, çığlıklar. Acı veriyordu.

Kaza ânı gözlerimin önüne serilirken tutamadığım gözyaşlarım çenemden süzülerek yere düştü.

Beynimden gitmeyen görüntülerin ilk kısmı gözlerimin önünde hareketlenirken ilk önce bağırış sesleri duydum. Arabanın ön koltuğuna oturan abim ve Elif birbirlerine bağırırken camdan dışarıyı izliyordum. Yanımda oturan Mert de sessizce önüne bakarken bir an önce bu kavganın bitmesini istiyordum. Sonrasında Elif'in elini direksiyona atmasıyla aniden sağa dönen araba taklalar atmaya başlarken çığlıklar havada uçuştu.

Dostum dediğim Mert, kendini üzerime siper ederken bedenime giren cam parçaları canımı yaksa da umurumda değildi. Araba âniden durunca başımı camın olduğu yere çarpmıştım ve gözlerim birden kararmıştı. Duyduğum sesler boğuk geliyordu ama biraz olsun duyabiliyordum.

"İyi misiniz!" diye bağıran abimin sesini duysam da cevap veremedim. Hareket edemiyordum.

Ilk cevap veren Elif olmuştu. Kısaca "Ben iyiyim." dese de hastanede bi kolunun ve bir bacağının kırık olduğu ortaya çıkmıştı.

"Hala ölmedim." diye zorlukla cevap veren Mert'in sesini duyduğumda biraz olsun rahatlamıştım. Beni kurtarma uğruna, ona zarar gelmesini istemezdim. Zaten hastanede de, giydiği kaban sayesinde çok yara almadığı belirlenmişti.

"Yağmur?" diye soran abimin ardından Mert'in de adımı seslendiğini duymuştum boğukça. Aldığım nefes ciğerlerime batarken kesik de olsa nefes almaya çalışıyordum ve tepki vermek için çabalamadım bile.

"Yağmur!" diye bağıran Mert ile birlikte kulağımdaki çınlama artarken bir kesik nefes daha aldım.

Birisi beni tutup kendine çekince başım, beni çeken Mert'in omzuna cansızca düşmüştü. Sağ şakağımdan süzülen sıcak kanı hissedebiliyordum.

"Yağmur! Gözlerini aç!" diye bağırırken abimin ön koltuktan emniyet kemerine sövdüğünü duydum. Ardından da kapıyı tekmelediğini.

"Sakin ol Alp! Ambulansı ara hemen!" diye bağırırken bir yandan da beni uyandırmakla uğraşıyordu ama ciğerlerim büyük bir ağırlığın altındaymış gibi nefes almama izin vermiyordu.

Abim telefonla konuştuktan sonra buraya döndüğünü hissetmiştim. Eliyle hafifçe saçlarıma dokunup çektiğinde Mert'e birşeyler söylemişti ama kulağımdaki çınlama yüzünden duyamıyordum.

Bir eli boynumda hissettiğimde Mert konuşmaya başlamıştı bile. Ayaklarım uyuşmuş gibiydi ve hissedemiyordum.

"Nabzı yavaş." dediğinde Mert'in saçlarının kokusu burnuma ilişti hafif hafif. "Nefes almakta zorlanıyor." dediğimde abimin küfürünü duymuştum tekrar.

Onların içini biraz olsun rahatlatmak ve iyi olduğumu göstermek için kucağımdaki elimi zorlukla kaldırıp Mert'in yakasını tuttum sıkıca. Küçükken aramızda bir anlaşma gibiydi bu işaret. Birşey olduğunda yakamızla oynarsak bu bizim dilimizde "Sorun yok, iyiyim." demekti.

"Abi." diye fısıldayabildim ama yine de gözlerimi açamıyordum. Üzerimde öyle bir ağırlık vardı ki hareket etsem ezilecekmişim gibi geliyordu.

"Yağmur." dediğini duydum abimin. "İyi olacaksın, tamam mı? Kendini sakın bırakma." yine de her türlü ihtimale karşı onlara veda etmeden gitmek istemiyordum. Öleceksem en azından onları sevdiğimi söylemeliydim.

Kesik bir nefes daha alınca artık Mert'in yakasını tutmak daha da güçleşmişti. "Sevi-yorum." diyebildim zar zor. "Sizi." derken vücudumdaki tüm güç bir anda çekildi ve Mert'in yakasındaki elim önce karnıma, ardından da arabanın koltuğuna düştü. Cansızca Mert'in omzuna düşen başımın üzerine düşen gözyaşlarını hissedince ciğerlerimdeki nefes, havaya karıştı.

Abimin acı çığlığı, ambulans seslerine karışırken Elif'in ağlama sesleri ve Mert'in boğuk sesi duyduğum son şey olmuştu. "Gitme, kız çocuğu."

Küçükken de bana böyle seslenirdi.

Kız çocuğu..

Psikolok Adam 《Final》Where stories live. Discover now